24 Mayıs 2011 Salı

Sedefkâr Mehmed Ağa

Sedefkâr Mehmed Ağa Sultanahmet Camii'nin mimarı.

Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının son senelerinde, Rumeli’nden İstanbul’a getirildi. Beş sene Acemi Ocağı’nda kaldıktan sonra, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi bahçe bekçiliği vazifesi verildi. Bu vazifesi esnasında mühendis mektebi talebelerinin derslerini dikkatle takip etmesi, hocaların gözünden kaçmadı. İmtihana tabi tutularak derslere devamı uygun görüldü. Üstün kabiliyeti sayesinde kısa zamanda talebeler arasında kendini gösterdi. Burada yirmi sene Mimar Sinan, Mimar Davud, Mimar Dalgıç Ahmed Ağalardan mimarlık ve sedefkârlık dersleri aldı. Sedef işlerindeki fevkalade mahareti sedefkârlık halifesi olmasına sebep oldu. Mimar Sinan’ın tavsiyesiyle Sultan Üçüncü Murad’a sedef işlemeli bir rahle hediye ederek, padişahın takdirini kazandı. Kendisine Topkapı Sarayı Kapıcılığı verildi. Bu vazifeyle beraber derslere de devam ederdi.

“Kapıcılık” vazifesindeyken, Mısır’a, Arabistan’a gitti. Buralardaki seyahatlerinde İslam sanatının en mükemmel eserlerini inceleme fırsatını buldu. İstanbul’a döndükten sonra Rumeli’ndeki kaleleri teftiş vazifesi verildi. Osmanlı Devleti'nin Avrupa kıtasındaki bütün kalelerini dolaştı. İntibalarını Sultan Üçüncü Murad Han’a arz etti. Daha sonra İstanbul Kadılığı Muhzırbaşılığı’na getirildi. Kapıkulu süvarileri arasına katılan Mehmed Ağa, Hüsrev Paşa’nın hizmetine girerek, onun müsellimi olarak doğu ve Şam bölgelerindeki sanat eserlerini tetkik imkânını buldu.

1597’de şehrin suyolları nazırlığına getirildi. Sekiz yıl çalıştığı bu vazifesinde, çok başarılı hizmetlerde bulundu. Bu hususta ihtisas sahibi oldu. Su Nazırlığı, Mimarbaşılıktan önceki son vazifesiydi.

11 Ekim 1605 günü Dalgıç Ahmed Ağa’dan boş kalan Hassa Mimarbaşılığına getirildi. O sırada Sultan Birinci Ahmed Osmanlı padişahıydı. Mimarbaşılıkta ilk vazifesi Peygamberimizin Kabr-i Şerifi’nin tamiratıydı. 1612 senesinde İstanbul’a döndü.

Sultan Birinci Ahmed, muhteşem bir cami yaptırmağa karar verdi ve bu işle Mehmed Ağa’yı vazifelendirdi. Yer olarak da Bizanslıların hipodrom dedikleri mahal seçildi. İstimlâkler tamamlandıktan sonra 9 Kasım 1609’da temel atıldı. Temele ilk kazmayı
Padişah vurdu ve; “Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul-ı dergâh eyle!” diye dua etti. Temel atma merasimi münasebetiyle fakirlere sadaka dağıtıldı, devlet ileri gelenlerine hil’atlar giydirildi.

Caminin inşaasına büyük dikkat ve itina sarf eden Mehmed Ağa, Camiden başka İstanbul’da birçok yapının inşasını da devam ettirmekteydi. Sultanahmed Camiini yedi yılda bitirdi. Caminin çinilerinde mavi rengin hâkim olması sebebiyle, Avrupalılar tarafından bu camiye Blue Mosque denir. Caminin bitmesinden kısa bir müddet sonra 1618 yılında vefat eden Mehmed Ağanın hayatını yazan Cafer Çelebi; Risale-i Mimariye (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesindedir) ondan mütevazı, kendini övmeyi sevmeyen ve o derece de maharetli, sanatkâr birisi diye bahseder.

Osmanlı Devletinde yetişen, nadide sanatkârlardan biri olan Mehmed Ağa, yaptığı eserlerinde, mimarimizde yavaş yavaş başlayan Barok tarzından hiç etkilenmeden bize has eserler meydana getirdi. Mehmed Ağa, on iki cami ve mescit, sekiz türbe, iki medrese, iki hamam, üç saray ve köşk, bir köprü, yüzden fazla çeşme, on bir sebil ve bir kervansaray inşa ederek, Osmanlı mimarisine yeni şaheserler kazandırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder