Mustafa Güzelgöz
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Mustafa Güzelgöz diğer adıyla Eşekli Kütüphaneci
(d.1921-ö.2005). Kütüphaneyi halkın ayağına götürmek düşüncesi ile Ürgüp seyyar
kütüphanesinin yedi katır ve üç atı ile yöredeki 36 köye hizmet götürmüştür.
1972 yılında emekli olan eşekli kütüphanecinin yaşam öyküsünü, yazar Fakir
Baykurt, Eşekli Kütüphaneci adlı eserinde romanlaştırmıştır. Ayrıca yazar Ahmet
Şerif İzgören "Süpermen Türk olsaydı Pelerinini Annesi bağlardı" adlı
kitabının girişimcilik bölümünde Mustafa Güzelgöz'ün hikâyesini anlatmaktadır.
Güzelgöz’e 1963 yılında “Amerikan Barış Gönüllüleri Derneği’nin İnsanlığa
Hizmet Ödülü” verilmiştir.[1] Mustafa Güzelgöz, Nevşehir Devlet Hastanesi’nde
tedavi görürken 18 Şubat 2005’te kalp yetmezliğinden ölmüştür.
Mustafa Güzelgöz
Mustafa Güzelgöz, Ürgüplü hemşehrileri gibi İstanbul’a
çalışmaya gider ve burada Tiftik ve Yapağı Dışsatım Birliği’nde depo memuru
olarak iş bulur; fakat II. Dünya Savaşının çıkması üzerine 1940 yılında askere
alınır. Tokat’ta 3,5 sene süren askerliğinin ardından memleketine döner. Amacı
yeniden İstanbul’daki işine dönmektir; ancak ailesi kendisinin Ürgüp’te kalıp
hayatını burada kurmasını istemektedir. Güzelgöz’ün futbol konusundaki bilgi ve
deneyimi Kaymakamın gözünden kaçmaz, boş zamanlarında Ürgüp’lü gençleri futbol
çalıştırması şartıyla iş bulmayı teklif eder, Tahsin Ağa Kütüphanesi
memuresinin emekliliğe ayrılması üzerine boşalan kadroya Güzelgöz atanır.
İlk iş olarak harf devrimi sonrasında kütüphanenin rutubetli
bir odasına atılmış olan Osmanlıca kitapları çıkartarak kurtarır.
Kütüphanecilik alanında herhangi bir bilgisi olmayan Güzelgöz, kütüphanecilik
üzerine yazılmış bir el kitabından yararlanarak modern bir kütüphane oluşturma
çabasına girişir. Yakın çevresindeki tanıdıkları ile konuşarak ellerindeki
kitapları kütüphaneye bağışlamalarını sağlar ( İleri ve Talipoğlu, 2007).
Eşeklerle Kitap Taşıma
Güzelgöz, kaymakamla birlikte katıldığı heyet gezilerinde;
halkın, heyette bulunan doktor öğretmen veteriner gibi halkın gereksinimlerini
karşılayan meslek adamlarına büyük saygı gösterirken; bir kütüphane memuru
olarak kendisine aynı saygının gösterilmediğini fark eder. Bunun üzerine bir
kütüphane görevlisi olarak halka nasıl faydasının dokunacağını düşünmeye
başlar. Köylünün imkânsızlıklar sonucu yararlanamadığı kütüphaneyi onun ayağına
götürmeye karar verir. Bunun için en uygun olan yöntem, kitapları eşeklerle
taşımaktır. Kitapları taşımak için gerekli olan sandıkların krokisini
hazırlayarak marangoza yaptırır. Ödünç vereceği kitaplar içinde bir izleme
defteri hazırlayarak yollara düşer. Böylece 36 köye hizmet vermeye başlar.
Güzelgöz, Tahsin Ağa Kütüphanesinin yeni binasına kat çıkmak
ve gezici kütüphane hizmetinden daha çok insanın faydalanabilmesini sağlamak
amacıyla bakanlığa başvurarak iki adet yeni memur kadrosu ve eşekler için yem
bedelinin karşılanmasını ister. İstediklerini alır. Bu kadrolara görevli
alınırken bir eşek sahibi olması ve kendi bölgesinde en az beş köye hizmet
götürmesi şartı aranır.
Kitap sayısını arttırmak ve de özellikle çocuk kitaplarına
gereksinim bulunmaktadır. Ürgüp dışında çalışmakta olan hemşehrilerin adresini
toplayabildiklerine el yazısı ile tek tek mektup yazarak kitap göndermeleri
isteğinde bulunur. Bir ay sonra mektuba cevap olarak paketlerle kitaplar
gönderilmeye başlar. Bazı Ürgüp’lüler gazete ve dergilere abone olmuşlardır.
Güzelgöz’ün Ürgüp Sisteminin gelişmesi süreci içinde
özellikle değinilmesi gereken ara başlıklar bulunmaktadır:
Balzac Okuyan Köylü
Köylere götürülen bu hizmet neticesini vermeye başlamıştır.
Karacaoğlan, Ali’nin Hayber Kalesi Cengi ile başlayan okuma zevki ve
alışkanlığı gelişmiş; Karain köyünde Balzac’ın klasikleri bile okunmaya
başlanmıştır (Yaşar, 1991).
Kız Kaçırmak İsteyen Genç
Sevdiği kızı kaçırmak isteyen genç, Türk Ceza Kanununu alıp
inceledikten sonra kanunda bu fiilin cezasının idama kadar gittiğini; en
azından 7 yıl hapis olduğunu öğrenerek bu niyetinden vazgeçmiştir. Genç bunu
öğrendikten sonra Güzelgöz’e teşekkür ederek zihninde kurguladıklarını anlatır
ve kanun kitabının hayatını kurtardığını söyler (Güney, 1991).
“Okuyan insan suç işlemez[2]””
Kadınların Kütüphaneye Gelmesi
Güzelgöz, kütüphaneyi sosyalleşme merkezi olarak köy
kahvesine bir seçenek haline getirmek istemektedir. Köylüyü kütüphaneye
çekebilmek amacıyla gurbetçilerden toplanan yardımlarla kütüphaneye radyo
koyar. Bu girişim sonuç vermiş ve köyün erkekleri kütüphaneye gelmeye
başlamıştır. Ancak kadınlar hala evinde işinin ve çocuğunun başındadır.
Güzelgöz kadınları da kütüphaneye çekebilmek amacıyla haftanın belirli bir gününü
onlar için ayırır. Ardından kadınların daha çok sayıda gelmelerini sağlamak
amacıyla gurbetteki hemşehrilerinden bir kez daha bağış toplayarak dikiş
makineleri satın alır.
Makine kullanmayı bilen kadınların yardımıyla dikiş kursları
açılır. Kadınların kurs vakitlerinde göz önüne dikiş, nakış, moda, yemek yapımı
ve çocuk bakımı ile ilgili kitaplar konarak kadınların ilgi alanlarına ve
ihtiyaçlarına yönelik kaynaklar sunulur. Böylece köylü kadınlar kütüphanelere
çekilerek okuma alışkanlığı kazandırılmaya çalışılır (İleri ve Talipoğlu,
2007).
Güzelgöz'ün Diğer Girişimleri
Güzelgöz, köylere kitap taşımak kadar yöresinde başka
girişimlere de öncülük etmiştir. Yaptığı bu çalışmalarla, yöredeki sosyal ve
kültürel hayatı zenginleştirmiştir.
Spor teşkilatı ve Köy Gazetesi
Güzelgöz, kütüphaneleri tam anlamıyla bir eğitim merkezi
haline dönüştürmek için bunların yanına bir de spor teşkilatı kurmuştur. Birçok
kütüphanenin yanda voleybol sahaları kurulmuş gençlerin futbola olduğu kadar
diğer spor etkinliklerine de dikkatleri çekilmeye çalışılarak bedensel olarak
güçlenmeleri amaçlanmıştır.
Karain, Mustafapaşa ve Çökek köylerinde, köy duvar gazetesi
için panolar konmuştur. Bu panolara köyle ilgili haberler yazılmakta, Türk
büyüklerinin resimleri asılmaktadır. Özelikle bu resimleri gören köylüler
altındaki yazıları da merak ederek okumaktadır (Ulus Gazetesi, 1963).
Folklor ve Bando Çalışmaları
Güzelgöz, Ürgüp ilçesinde ilk folklor oyunlarını başlatır.
İlk bando çalışmalarını hayata geçirir ( İleri ve Talipoğlu, 2007).
Ürgüp’te İlk Sinema Gösterimi ve Fotoğrafçılık Çalışmaları
Modern iletişim araçları ile Ürgüp halkını tanıştırmak
amacıyla köy köy gezerek 16 mm'lik sinema makinesiyle gösterimler yapar.
Konusu, kültür-sanat, tarım, hayvancılık ve gündelik yaşamı kolaylaştırıcı
bilgileri içeren belgesel filmleri köylerin uygun alanlarında göstererek
köylüyü bilgilendirmeye çalışır.
Ayrıca fotoğraf makineleri, agrandizör ve baskıda kullanılan
sarf malzemelerini sağlar. Saydam gösterimi için bir makine bir de jeneratör
edinir. Böylece elektrik imkânı olmayan köylere bu hizmeti götürme imkânını da
sağlamış olur (İleri ve Talipoğlu, 2007).
Ürgüp ve Çevresinde Kooperatifçilik Çalışmaları
Güzelgöz, sosyal ve kültürel etkinliklere öncülük etmenin
yansıra yörenin ekonomik olarak kalkınması için de çalışmalarda bulunur. Çökek
köylüsünün ürettiği üzümü yok pahasına satmaktadır. Güzelgöz köylünün elindeki
ürünü değerlendirebilmesi için köylüyü kooperatifçilik çalışmalarına yöneltir (
İleri ve Talipoğlu, 2007).
Halkına Hizmet Götüren Gönüllüler Yarışması
1963 yılında Amerika’da dünya çapında bir yarışma açılmıştır.
Amerikan devletinden bağımsız olarak düzenlenen bu yarışma, halkına gönüllü
olarak hizmet eden yaratıcı insanlar arasında düzenlenmektedir. Yarışma ile
ilgili çağrının Devlet Planlama Teşkilatına ulaşması üzerine adayın kim
olabileceği düşünülür. Teşkilatta memur olarak çalışmakta olan bir Ürgüplünün
önermesiyle Güzelgöz, DPT‘ye çağrılır. Hazırlanan evraklarla beraber gönderilen
çalışmaların yerinde incelenmesi isteği üzerine Amerika’dan üç kişi gelerek
çalışmalarda bulunur. Bölgedeki yüksek okuma yazma oranı ve kütüphanecilik
sisteminden çok etkilenirler. Çektikleri fotoğrafları ekledikleri olumlu
görüşlerinin yer aldığı rapor yarışma jürisine sunulur.
21 Kasım 1963 tarihinde tüm dünyadan önerilen adayların
eserleri toplanır. İlk eleme sonrasında Türkiye, İtalyan ve İspanyol
rakipleriyle finale kalmıştır. İspanyol aday Miguel, dağ ve ova köylerine
salgın hastalıklara karşı aşı götürmüş, yaptığı aşılarla halkının sağlığını
kurtarmış, özellikle çocuk ölümlerini aza indirmişti. İtalyan aday Jiordano ise
köprü altı çocuklarını okutmuş onları topluma kazandırmak için uğraşlar
vermişti (Baykurt, 2007).
Juri üyelerinin yarısı ödülü İtalyan adaya verme yanlısıdır.
Türkiye’den yana olan Jüri başkanı Dwight Cook yaptığı konuşmada Güzelgöz’ün
yaptığı hizmeti toplumsal bir önlem olarak gördüğünü çocukların köprü altına
düşmemesi için bu çalışmaların yapıldığını söyler. Eşit olan oylamada başkanın
oyu ile Türkiye kazanır. Dünya’da ve Türkiye’de sonuç büyük yankılar uyandırır.
The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi aldı.
Amerikan Elçisinin Ziyareti ve Cip Hediye Edilmesi
Yaptığı çalışmaları ile ulusal ve uluslararası pek çok yayın
kuruluşunda yer alan Güzelgöz ‘e ilk olarak 1963 yılında Amerikan Barış
Gönüllüleri kuruluş tarafından 1960 model bir cip hediye edilir. Amerikalı
İktisadi Kurul Başkanı Vandayk, Ürgüp’te Nevşehir valisine Tahsin Ağa Halk
Kütüphanesine hediye edilen cipin devir teslimini yapar.
Güzelgöz, 1967 yılında Amerikan büyükelçisinin Ürgüp’e
yaptığı gezide, kendisinin karşılayarak yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi
verir. Gördüklerinden etkilenen büyükelçi kütüphaneye bir pikap araç hediye eder
(İleri ve Talipoğlu, 2007).
Soruşturma ve Jübile
Güzelgöz, Kütüphane Müdürlüğü dışında on iki kurumda daha
görev almaktadır. Başarıyla ve büyük bir şevkle yürütmekte olduğu bu görevler
onu bölgesel kalkınma önderi haline getirmiştir. Tüm bunlara karşın asli görevi
olan kütüphane müdürlüğünü ihmal ettiği ve yürütmekte olduğu diğer görevlerinde
şahsi çıkar sağladığı şikayetleri üzerine bir soruşturma açılır. Soruşturmayı
yürütmek için Ankara’dan müfettiş gelmiştir. Güzelgöz bunca emeğinin ardından
kendisi hakkında açılan bu soruşturma ile ilgili olarak yaptığı bunca hizmete
karşın ortada bir politika olduğunu, kıskançlık ve fesat olduğunu hiç
düşünmediğini belirtmektedir (Baykurt, 2007).
Müfettiş yaptığı incelemeler sonucunda kütüphane
çalışmalarını aksattığı ve görev aldığı diğer kurumların ödeneklerini çıkarı
için kullandığı sonucuna varır. Yaşanan tüm olaylarda hep yanında olan
yetkililerden destek bulabileceğini sanır ancak yanılır. Güzelgöz soruşturma
döneminde ve sonrasında yalnız bırakılır.
Teftiş sonucunda üç maaş indirilmesine karar verilmiştir.
Görüşmek amacıya gittiği Nevşehir valisi Mehmet Bey, Güzelgöz’e onun adına
emekliliğini istediğini söyler.
Güzelgöz’e 1972 de bir jubile düzenlenir. Bu jubileye resmi
makamlar da dahil olmak üzere üniversiteden öğretim elemanları, Ürgüplüler ve
İstanbul’dan gelen konuklar da katılır. Görkemli geçen tören sonunda Güzelgöz
yaptığı veda konuşması ile 28 yıllık kütüphanecilik görevine 50 yaşında veda
eder.
Bir İstanbul ziyaretinde Millet Kütüphanesi’nde kendisi
hakkında bu olumsuz raporu yazan müfettiş Şemim Bey'le karşılaşır. Aralarında
geçen konuşmada raporu olumsuz yazması için kendisine baskı yapıldığını söyler
ancak tüm ısrarlarına rağmen Güzelgöz, kimin baskı yaptığının öğrenemez
(Baykurt, 2007).
Mavi Kitap
Mustafa Güzelgöz’ün kıymetini bilenler, çabalarını bir
kitapta topladılar. Baykurt’un Mavi Kitap olarak adlandırdığı çalışma, Türk
Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi tarafından Mustafa Güzelgöz ve Eşekli
Kütüphane adı ile çıkarıldı. Kitap, Güzelgöz'le ilgili görseller, çeşitli
gazetelerden haberler ve devlet kurumları arasındaki yazışmalardan oluşan
görsel ve yazılı materyallerin bir araya getirilmesi ile oluşmuştur.
Güzelgöz’le yapılan bir söyleşinin de yer aldığı kitap, gezici kütüphaneler
olgusunu ve Güzelgöz’ü çeşitli açılardan ele alan makalelere de yer
vermektedir.
Hakkında Yapılan Diğer Çalışmalar
Fakir Baykurt'un kaleme aldığı Eşekli Kütüphaneci adlı roman,
Ürgüp’ü görmeye gelen Yunan’lı genç Dimitrios’un gözünden konu edilmektedir.
Roman, Güzelgöz, yöresel bir aşık olan Refik Başaran, Ürgüp ve Yunanistan’nın
Larisa kentlerinin kardeş kentler olmasının anlatıldığı üç öykü sarmalının
içinde işlenmiştir.
Bir diğer çalışma, Aydın İleri ve Tayfun Talipoğlu’nun ortak
çalışması olan kitaptır. İlk baskısı 2006 yılında yapılan Eşekle Gelen Aydınlık
adlı bu çalışma, Güzelgöz’le ilgili makalelere, basında çıkan haberlere, köşe
yazılarına, karikatür ve zengin bir fotoğraf içeriğine yer vermektedir.
Talipoğlu’nun Güzelgöz'le yapmış olduğu ropörtajın yer aldığı bir CD yi ek
olarak veren kitap, Mavi Kitap'ın güncellenmiş ve zenginleştirilmiş bir
versiyonu olarak görülebilir.
Kaynakça
Ahmet Şerif İzgören, 2010, "Süpermen Türk Olsaydı
Pelerinini Annesi BAğlardı", Elma Yayınevi
İleri, A. ve Talipoğlu, T., 2007, Eşekle Gelen Aydınlık,
Anfora Yayıncılık
Keseroğlu H. (haz.), 1991, Mustafa Güzelgöz ve Eşekli
Kütüphane, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi.
Baykurt, F., 2007, Eşekli Kütüphaneci, Literatür Yayıncılık
Yaşar, M., 1991, Otuz Beş Köy 18.777 Kitap Okudu, Mustafa
Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane Türk Kütüphaneciler Derneği, İstanbul
Güney, E., 1991, Mustafa Güzelgöz, Mustafa Güzelgöz ve
Eşekli Kütüphane Türk Kütüphaneciler Derneği, İstanbul
Ulus Gazetesi, 1963, Gezici Kitaplık, Okuyan Köylü, Mustafa
Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane Türk Kütüphaneciler Derneği, İstanbul
Eşekle gelen şöhret!
Eşekli Kütüphaneci olarak tanınan Mustafa Güzelgöz'ün hayat hikayesi filme çekilecek. Ünlü romancı Fakir Bayburt'un bile romanını yazdığı "Eşekli Kütüphaneci"nin yaşamını filme aktarmak isteyenler arasında yapımcı Memduh Ün de var
Mustafa Güzelgöz doğma büğüme Ürgüplü... 1921 yılında doğmuş.Ürgüp'ün Tahsinağa Kütüphanesi'nin memuru da işten ayrılınca Mustafa Bey'e bu iş veriliyor.
Mustafa Bey, Ürgüp Tahsinağa Kütüphanesi'nin başına geçer geçmez önce, kütüphaneyi büyütüyor ve iki memurla kolları sıvıyor.
Yıl 1952. Mustafa Bey, İstanbul ve Ankara'da tanıdığı tüm Ürgüplüler'e mektup yazıyor. Bir-iki hafta sonra paketler gelmeye başlıyor. Kitap sayısını bir anda binlere çıkartıyor. Ancak kütüphaneye bir türlü kimse gelmiyor. Aklına, köylerin halkevlerini kütüphaneye çevirmek geliyor. Karain'de ilk köy kitaplığını kuruyor... Aklına cin gibi bir fikir geliyor: Civar köylere eşekle kitap götürmek.
"Eşeklerin taşıyabileceği tarzda kitaplıklar yaptırdım marangoza. 'Ahali size kitap getireceğiz' diye başladık bağırmaya. Daha sesli bağırınca çocuklar gelmeye başladı. Yaşlılara din ve tarih, çocuklara roman dağıtmaya başladık."
Eşekli Kütüphane, yurtiçinde ve yurtdışında büyük ilgi gördü. Ardı ardına röportajlar yapılmaya başlandı. Amerikalı ve İngiliz kütüphaneciler geldi. Mustafa Bey adınları bir türlü kütüphaneye çekemediğini görünce aklına başka cin gibi bir fikir geliyor. Kitaplığa dikiş makinesi almak! Dikiş makinesi gelince kadınlar da kütüphaneye gelmeye başlıyor.
Böyle köy köy dolaşırken, köylülerin üzümlerini değerlendiremediğini görüyor. Çökek köyünde Tarım Satış Kooperatifi kuruyor. Arkasından da 2 bin tonluk şarap fabrikası.
Üzüm derken elma, patates, soğan için de köylülerin ricasıyla tarım satış kooperatifleri kuruyor. Bu işlerden anladığı için de yine köylülerin isteğiyle kooperatiflerin başkanı oluyor.
Tüm bunlar son sürat giderken bir gün Ürgüp'e bir müfettiş geliyor. Mustafa Güzelgöz hakkında soruşturma açılıyor. Kurduğu Tarım Satış kooperatifleriyle ilgilenirken "işini ihmal ettiği gerekçesiyle..." Yıl 1972. Soruşturma Mustafa Bey'in çok ağrına gidiyor. Emekli olmaya karar veriyor. Ürgüp'te onuruna büyük bir jübile yapılıyor. Jübileyi duyan ve Mustafa Bey'i seven herkes geliyor. Valiler, profesörler, bakanlık temsilcileri...
Mustafa Bey, emekli olurken 12 kütüphane ve toplam 85 bin cilt kitap bırakıyor geride.
MUTLU TÖNBEKİCİ
'' Eşekle Gelen Aydınlık '' ...
Eşekli Kütüphaneci
Yıl 1943. Genç Mustafa'nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesine çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.Ama gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
- Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
- Alıyorum.
- Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
23 yaşındaki genç memur ''Ne yapayım, ne yapayım?'' diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce ''Deli misin bey?'' der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi ''Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin ,çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da'' zihniyeti aynen var.
O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne ''Kitap İade Sandığı'' yazar.
Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.
Kütüphaneye de bir yazı asar: Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da;
-Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak der.
Mustafa artık Ürgüp'teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel'le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca'nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa'nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.
Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. Zenith ve Singer'e mektup yazar: ''Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım'' der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada Valilik Mustafa hakkında dava açar, ''Kendi görev tanımı dışında davranıyor'' diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder.
Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp'e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.
- Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
- Alıyorum.
- Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
23 yaşındaki genç memur ''Ne yapayım, ne yapayım?'' diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce ''Deli misin bey?'' der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi ''Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin ,çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da'' zihniyeti aynen var.
O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne ''Kitap İade Sandığı'' yazar.
Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.
Kütüphaneye de bir yazı asar: Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da;
-Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak der.
Mustafa artık Ürgüp'teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel'le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca'nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa'nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.
Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. Zenith ve Singer'e mektup yazar: ''Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım'' der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada Valilik Mustafa hakkında dava açar, ''Kendi görev tanımı dışında davranıyor'' diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder.
Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp'e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.
************
Girişimcilik ne biliyor musun?
Bulunduğun yere yenilik katmalısın.
Mutlaka adım atmalısın.
Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş.
İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir.
Bakın Nevşehir'den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.
Doğan Hızlan: Eşekli Kütüphaneci'ye devlet ilgisi
MEZARINDA rahat uyu Fakir Baykurt, devlet senin Eşekli Kütüphaneci'n Mustafa Güzelgöz'e saygılarını sunmak için Nevşehir Valisi Yusuf Erbay ile Ürgüp Belediye BaşkanıBekir Ödemiş'i göndermiş.
Bulunduğun yere yenilik katmalısın.
Mutlaka adım atmalısın.
Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş.
İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir.
Bakın Nevşehir'den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.
Doğan Hızlan: Eşekli Kütüphaneci'ye devlet ilgisi
MEZARINDA rahat uyu Fakir Baykurt, devlet senin Eşekli Kütüphaneci'n Mustafa Güzelgöz'e saygılarını sunmak için Nevşehir Valisi Yusuf Erbay ile Ürgüp Belediye BaşkanıBekir Ödemiş'i göndermiş.
Her zaman da soruşturma için müfettiş gönderecek değil ya!
Devletle vefa birbirine yakışan iki kavram.
Naci İşler'in (Ürgüp/DHA) haberini okuyunca kitap, kitapseverler ve Türkiye'de emeğe gösterilen saygı açısından çok sevindim.
Hulki Cevizoğlu'na televizyon programında (11 Temmuz 1997) Fakir Baykurt şöyle diyor:
‘‘Yarın bir yolculuğa çıkacağım. Ve Orta Anadolu'da bir zamanlar eşek sırtında köylere kitap taşıyan ve Eşekli Kütüphaneci diye ün yapmış olan Mustafa Güzelgöz'ü arayıp bulacağım ve onunla konuşacağım. Elimden gelirse onun biyografisini yazacağım.''(1)
Fakir Baykurt sözünü tuttu.
Eşekli Kütüphaneci (2) romanını yazdı, 12 Ekim 1999'da Almanya'da öldü, kitap da Eylül 2000'de yayınlandı.
Güzelgöz, vali ve belediye başkanını karşısında görünce, ‘‘Yıllar sonra, nihayet beni hatırlayıp, ziyaretime gelen oldu,'' demiş.
Bugün 83 yaşında olan emekli kütüphaneci, öğrencilere, gençlere kitap sevgisini aşılamak için 5 eşek, 3 at ve 2 katıra, sandıklara koyup yüklediği kitapları köy köy dolaştırırmış.
Ev hanımları kütüphaneye gelsin, kitap okusun diye 12 dikiş makinesi almış.
Bazı hayatların özetini bir kaç cümle ile verdikten sonra, onun için yazacağınız övgü yazıları soluk ve cılız kalır.
* * *
FAKİR BAYKURT'un son kitabı Eşekli Kütüphaneci, bir başka Türkiye gerçeğinin acısını, mutluluğunu bize tekrar duyurduğu için de okunmalı.
Herkese kitap okutan, köylüyü aydınlatan, onların ürünlerini değerlendiren, kooperatifler kurduran Mustafa Güzelgöz'e bu günahlarının (!) bedelini ödetmemek bize yakışır mı?
Kitap okumak tehlikeli bir uğraştır.
Devlet bunu bilmez mi?
Bir gün karşısına bir müfettiş çıkarır, alışık olduğumuz bir suçlamayla: Sen sıl işini yapmıyorsun.
Elli yaşında emekliye ayrılır. Zannediyor ki, gelecekler, etme eyleme, işinin başından ayrılma, diyecekler.
Fakir Baykurt'un Eşekli Kütüphaneci romanından emekli gerekçesini okumalıyız:
‘‘Şimdi üstünden yıllar geçince düşünüyorum da, büyük bir, hatta iki hata yaptığımın ayırdına varıyorum. Ben çalışıp topluma, yurda hizmet ederken, halka ve onun çocuklarına karda kışta eşekle kitap götürürken, Ürgüp köylerinde yaşamı yükseltmek için düşündüğüm hizmetleri yürütürken ortada bir de politika olduğunu, kıskançlık, fesatlık olduğunu hiç aklıma getirmedim!''
* * *
MUSTAFA GÜZELGÖZ'e mutlu, uzun ömürler diliyorum.
Her kitap okuyanın, sevenin gönlünde yüce bir yeri var.
Üstelik kaç kişi Fakir Baykurt'un roman kahramanı olabilir.
Bir Ürgüp türküsüyle noktalamalı bu yazıyı. Üstelik onun gençlik günlerine de bir gönderme yaparak:
‘‘Çarşıdan aldım tuzu/Ürgüp'ten aldım kızı/Her meyveden çok iyi/Hem tadı var hem tuzu.''
(1) Eşekli Kütüphaneci-Fakir Baykurt'la Birkaç Saat, Hulki Cevizoğlu, Aksoy Yayıncılık.
(2) Eşekli Kütüphaneci, Fakir Baykurt, Adam Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder