1877 yılında Antalya'nın Elmalı kazasında doğdu. Aslen Burdur'un Gölhisar kazasına bağlı Yazır Köyü'nden olan babası Numan Efendi, küçük yaşta köyünden ayrılıp Elmalı'ya gelmiş, orada okumuş ve Şer'iyye Mahkemesi'nde Başkatip olmuştu. Annesi Fatma Hanım, Elmalı bilginlerinden Sarlar'lı Mehmet Efendi'nin kızıdır. Son devrin din bilginlerinden ve büyük bir tefsir alimi olan Hamdi Yazır; "Küçük Hamdi Efendi" diye de bilinir. İlk ve orta öğreniminin yanısıra hafızlığını da Elmalı'da tamamlayan Muhammed Hamdi, tahsiline devam etmek için onbeş yaşında iken dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul'a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi'ne yerleşti. Orada devrin büyük bilginlerinden olan Kayseri'li Mahmut Hamdi Efendi'den (Büyük Hamdi) icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi de Küçük Hamdi diye anılmaya başlandı. Birçok yazılarında da bu imzayı kullandı. Soyadı kanunu çıkınca babasının köyü olan "Yazır" soyadını aldı ise de daha çok doğum yerine nisbetle "Elmalılı" diye meşhur oldu. Tahsili esnasında Bakkal Arif Efendi ile Sami Efendi'nin hat derslerine devam ederek, onlardan da icazet aldı. Bir taraftan da kendi gayretleriyle felsefe ve musiki öğrendi. Muhammed Hamdi, ülkeyi çağdaş ilim ve medeniyet seviyesine ulaştırmaya vesile olacağını düşündüğü, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ilmiye şubesine üye oldu. Beyazıt Medresesi'nde iki yıl süren Dersiamlık görevinden sonra II. Meşrutiyet'in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. II. Abdulhamid'in tahttan indirilmesine rıza göstermeyen Fetva Emini Nuri Efendi'yi ikna edip, fetva müsveddesini yazmak suretiyle bu konuda etkili bir rol oynadı. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi'nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudat'ta fıkıh, Medresetü'l-Mütehassısîn'de usûl -i fıkıh, Süleymaniye Medresesi'nde Mantık, Mülkiye Mektebinde de Vakıf Hukuku dersleri okuttu. Hamdi Yazır, 1918'de Darûl-Hikmeti'l-İslamiyye Azalığına, kısa bir süre sonra da Reisliğine tayin edildi. I. Dünya Harbi'ni müteakiben bir müddet Evkaf Nazırlığı'nda bulundu ve bu sırada ayan azası (Senatör) oldu. Süleymaniye Medresesi Mantık müderrisi iken, Cumhuriyetin ilanı ile memuriyet yaptığı kurumlar lağvedilince evine çekildi, ilmî tetkik ve incelemelerle meşgul oldu. Bir geliri olmadığından maddi sıkıntı çektiği bu dönemde, Metalib ve Mezâhib isimli tercüme eserini tamamladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Diyanet İşleri Reisliği'ne bir Kur'an tercüme ve tefsiri hazırlatmak görevi verilmişti. Diyanet İşleri de bu hizmeti önce İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif (Ersoy) Bey'den istedi. Akif'in bir müddet çalıştıktan sonra, özür beyan ederek görevi bırakması üzerine, teklif Hamdi Efendi'ye götürüldü. O bu sırada Mısırlı Prens Abbas Halim Paşa'nın teşviki ile Büyük İslâm Hukuku Kamusu ile meşgul oluyordu. Teklifi kabul ederek, bu çalışmasını yarım bıraktı ve tefsiri yazmaya başladı. "Hak Dini Kur'an Dili" adını verdiği 9 ciltlik eserini sağlığında tamamlamaya muvaffak oldu. Eserin ilk basımı 1936'da yapıldı. Sahasının en değerli kaynak eserleri arasında sayılır. Çağdaşları arasında emsaline az rastlanan geniş kültürlü, mütefekkir bir din alimi olan Elmalılı Hamdi Yazır, aynı zamanda sanatçı bir kişiliğe sahipti. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler de yazmasına rağmen edebî yönüyle pek tanınmamıştır. Musikiye'de aşinalığı olan Yazır'ın, sanatçı kişiliği daha çok hattatlığında ortaya çıkar. Sülüs, nesih, ta'lik ve celî türünde yazdığı çeşitli levhalarla son devrin seçkin hattatları arasında sayılmaktadır. Elmalı'ya asıl ününü kazandıran eseri "Hak Dini Kur'an Dili" adlı meşhur tefsiridir. Kırk sekiz yaşında iken başlayıp hummalı bir çalışma sonucu altmış yaşında tamamlamıştır. Bunun dışında "Metâlip ve Mezâhib " adlı bir felsefe tarihi tercümesi vardır. "Tahlîlî Tarih-i Felsefe" başlığını da taşıyan eser, Babanzâde Ahmed Naim Bey tarafından İstanbul Darü'l-Fünûn'da ders kitabı olarak okutulmuştur. Mülkiye Mektebi'nde ki ders takrirleri (notları) de "İrşadü'l-Ahlâf fî Ahkâmi'l-Evkâf" ismiyle basılmış, daha sonraki yıllarda da Mülkiye Mektebinde ders kitabı olarak okutulmuştur. "Hz. Muhammed'in Dini İslâm" Anglikan Kilisesi'nin sorularına Şeyhulislamlık adına verdiği cevaplardan oluşan bir risaledir. Sözkonusu bu risale, Tefsirinin sonraki baskılarının baş tarafına eklenerek yayınlanmıştır. "İstintâcî ve İstikrâî Mantık" İngiliz yazar Alexander Bain'e ait eserin Fransızca'ya yapılan tercümesinden Türkçe'ye çevirdiği bu eseri, Süleymaniye Medresesi'nde öğrencilerine ders notu olarak vermiştir. Bunların dışında inkâr ve şirkin insan ruhunda uyandırdığı ızdırap, İslâmiyetin ilerlemeye engel olmadığı, orduya yapılan yardımların zekat yerine geçebileceği gibi değişik konularda Beyanü'l-Hak, Sebilü'r-Reşâd ve Sırat-ı Müstekîm dergilerinde Küçük Hamdi veya Elmalılı Küçük Hamdi imzaları ile yayımlanmış birçok makalesi vardır. Aynı zamanda devrinin günlük gazetelerine de ilmî makaleler yazmıştır. Usûl-i Fıkıha ve mantığa dair bir eseri, yarım vaziyette bir Hukuk Kamusu, bir kısmı noksan kalmış bir Divan, Tefsir'le ilgili tartışmalar dolayısıyla yazdığı bir broşürü basılmayan eserlerindendir. Muhammed Hamdi, uzun zamandır kalp yetmezliği hastalığı çekiyordu. 27 Mayıs 1942'de, Erenköy'de, damadının evinde istirahat etmekte iken vefat etti. Cenazesi Sahrayıcedid Mezarlığına defnedildi. Allah rahmet eylesin.
Kaynak: http://www.davetci.com/d_biyografi/biyografi_elmalili.htm
ELMALILI HAMDİ YAZIR
(1878-1942)
Antalya'nın Elmalı kazasında doğdu. Aslen Burdur'un Gölhisar kazasına bağlı Yazır köyünden olan babası Numan efendi, küçük yaşta köyünden ayrılıp Elmalı'ya gelmiş, orada okumuş ve şer'iyye mahkemesinde başkâtip olmuştur. İlk ve orta öğreniminin yanı sıra hafızlığını da Elmalı'da tamamlayan Yazır, tahsiline devam etmek için on beş yaşında iken dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul'a gitti. Orada dönemin büyük bilginlerinden olan Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'den icazet aldı.
Hamdi Yazır, 1918'de Darü'l-Hikmet'il-İslâmiyye Azalığına, kısa bir süre sonra da Reisliğine tayin edildi. 1. Dünya Harbini müteakiben bir müddet Evkaf Nazırlığı'nda bulundu ve bu sırada senatör oldu. Süleymaniye Medresesi Mantık müderrisi iken, Cumhuriyetin ilanı ile memuriyet yaptığı kurumlar lağvedilince evine çekildi. İlmî tetkik ve incelemelerle meşgul oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Diyanet İşleri Reisliği'ne bir Kur'an tercüme ve tefsiri hazırlatmak görevi verilmişti. Bu hizmet önce İstiklal Marşı Şairimiz Mehmed Akif Ersoy Bey'den istendi. Akif'in bir müddet çalıştıktan sonra, özür beyan ederek görevi bırakması üzerine, teklif Hamdi Yazır Efendi'ye götürüldü. Teklif, tarafından kabul edilerek işlerini bıraktı ve tefsir yazmaya başladı. "Hak Dini Kur'an Dili" adını verdiği 9 ciltlik eserini sağlığında tamamlamaya muvaffak oldu. Bu eser Hamdi Efendi'ye haklı bir ün kazandırdı.
Bunun dışında yayınlanmış tercüme ve çok sayıda makaleleri bulunmaktadır. Ülkemizin nadiren yetiştirdiği, millet olarak kendisiyle iftihar ettiğimiz bir ilim adamıdır.
Elmalılı Hamdi Yazır, 27 Mayıs 1942 tarihinde vefat etmiştir.
Kaynak: http://www.islamdahayat.com/elmali-tefsiri/
(TEFSİRİNE BU ADRESTEN ULAŞABİLİRSİNİZ)
M. Hamdi Yazır merhum, bereketli Osmanlı pınarının sulayıp yetiştirdiği büyük kıymetlerimizin başında gelmektedir. Kıymeti, yaşadığı zaman dilimiyle kıyaslanırsa daha da artmaktadır. Çünkü Osmanlı Devlet-i Aliye'sinin, yani asırlık pınarın kurumaya yüz tuttuğu, çevresindeki herşeyin susuzluk tehlikesiyle karşılaştığı buhran döneminde yaşamıştır. Bir yanda parıltısı gözlerden, gönüllerden silinmeyen bir mazi, diğer yanda ise, ne şekil alacağı kestirilemeyen bunalımlarla dolu bir istikbâl... İşte Elmalılı Küçük Hamdi Efendi (küçüklüğü Hocası Büyük Hamdi Efendi ye hürmetinin sembolüdür), bu buhranlı dönemi tatlı bir geçişle, bir başka şanlı istikbâlin müjdesi olarak yaşamış, bu dönemde milletimizi şoka uğramaktan kurtaran büyük zâtlardan biridir. Büyüklüğünün bir alâmeti de içinde yaşadığımız şu 90'lı yıllarda, kıymetli tefsirinin halen aşılamamış bulunması ve aynı anda dört sadeleştirmesinin ilim âlemine sunulmasıdır. Hatırasını yâdederek en azından bir fatihaya vesile olabilme ümidiyle, hakkındaki bu kıymetli yazıyı, vefat ettiği Mayıs ayında siz okuyucularımıza takdim ediyoruz.
Müslüman Türk kütüphanesine "Hak Dinî Kur'ân Dili" adlı değerli tefsiri kazandırmış olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın vefatının üzerinden elli yıl geçti. Bu vesile ile bu büyük âlimin hayatı ve eseri hakkında okuyucularımıza kısa bilgi vermek istiyoruz.
M. Hamdi Yazır 1294 (1877) yılında Antalya'nın Elmalı kazasında dünyaya geldi. Babası, Burdur'un Gölhisar kazasının Yazır köyünden Numan Efendi'dir. Annesi Elmalı ulemasından Mehmet Efendi'nin kızı Fatıma Hanımdır. Numan Efendi Şer'iyye Mahkemesi Başkâtipliği görevinde çalışmıştır. Babası gibi dedeleri de ilmiye sınıfındandır. Hamdi Efendi, İlkokulu, Rüşdiye'yi ve hafızlığını tamamlayıp bazı İslâmî ilimlerde son bilgileri aldıktan sonra 1310 yılında dayısı Mustafa Sanlar Hocaefendi ile İstanbul'a gitti. Küçük Ayasofya medresesinde ders okumaya başladı. Orada başta gelen hocası, Tetkikat-ı Şer'iyye Meclisi Reisi Kayserili Büyük Hamdi Efendi olup, ondan ayırd edilmek maksadıyla kendisine Küçük Hamdi Efendi denilmiştir. İcazeti müteakip ayrılır. 1324'de rüus imtihanına girerek üstün başarı ile dersiâm oldu. Hakim yetiştiren Mekteb-i Nüvvabı da birincilikle bitirdi. Sonra Antalya milletvekili seçilerek ikinci meşrutiyetin ilk meclisine girdi. Dini ilimlerden başka matematik, felsefe, edebiyat tahsili yaptı. Bir iddia üzerine dört ay kadar kısa bir zamanda ileri seviyede Fransızca öğrendi. Mebusluğu sırasında Mekteb-i Nüvvab ve Mekteb-i Kuzat'ta hocalığına devam etti. Mebusluktan sonra da Medresetü'l-Vaizin, Süleymaniye medresesi, Mekteb-i Mülkiye gibi müesseselerde fıkıh, mantık gibi dersler okuttu ve Huzur-i Hûmayun dersi muhatabı oldu. Şeyhülislâmlığa bağlı olarak bir ilim akademisi durumunda olan Dârül Hikmeti'l-İslâmiyye âzâlığına 1918'de tayin edildi; 1919'da bu müessesenin başkanlığına yükseltildi.
Milletvekili iken Sultan II. Abdülhamid'in hal edilmesine dair fetvanın müsveddesinin hazırlanmasında rol almıştır.(1) O zamanki şartlar içinde, birçok ilim adamının, suret-i hakdan görünen ittihatçılara aldanması hakkında merhum Mahir İz şunları yazmıştır: "Meşhur ulemadan Mustafa Sabri, Elmalılı Küçük Hamdi, Adanalı Hayret Efendilerle dersiamlardan tanınmış kimseler, Mehmet Akif Bey, Babanzâde Naim Bey gibi, isimleri devrin tarihinde ebedileşmiş zevat, bidayette, kemâl-i safvet ve samimiyetlerinden dolayı bu dolaba girmişlerdi. Fakat çabuk başları döndü, tertemiz sıyrıldılar ve muhalefete geçerek halkı ikaz etmek istediler. Ne fayda ki iş işten geçmiş komite maksadına nail olmuş, devlet otoritesini eline geçirmişti."(2)
Cumhuriyetten sonra medreseler kapatıldı; okullarda Arapça dersi kaldırıldı. Artık Kur'ân-ı Kerîm'i anlayıp anlatacak bir nesil bu okullardan yetişmeyecekti. Öte yandan yanlışlarla dolu Kur'ân tercümeleri piyasaya çıkmaya başladı. Dini gayret ve hamiyeti olan Kastamonu Mebusu Mahir Bey, Denizli Mebusu Mazhar Müfid Bey gibi zatların teklifi ve Diyanet Müşavere Heyeti azası Aksekili Ahmed Hamdi Beyin gayreti ile, Türkçe bir tefsîr ve meal hazırlatma kararı Büyük Millet Meclisinden çıkarıldı. Bu iş için onikibin lira tahsisat ayrıldı. Ahmed Hamdi Efendi'nin ısrarları ile M. Hamdi Tefsîri, M. Akif de meali hazırlamayı kabul etti. Fakat M. Akif'in Mısır'dan meal gönderme konusundaki tereddüdü ve sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığı anlaşmayı feshetmesi üzerine, meal de M. Hamdi Efendi'nin uhdesine geçti. Tefsirine az sonra nisbeten tafsilatlı olarak temas edeceğiz.
Fakat hayatı hakkında verdiğimiz bilgiyi tamamlamadan önce şunları da ilâve etmemiz gerekir: M. Hamdi Efendi'nin dini ilimlerden başka şiir, dini musiki ve güzel yazı kabiliyetleri vardı. Sülüs, nesih, ta'lik, celi, rik'a hatlarında mahir idi. Tezhib ve teclid (ciltleme) sanatlarında usta idi. İstanbul'da Erenköy'de oturan M. Hamdi Efendi'nin dört çocuğu oldu. 27 Mayıs 1942'de vefat eden bu âlimin kabri Erenköy'de Sahray-ı Cedîd kabristanında olup, babasının kabrinin bitişiğindedir.
Tefsirinin sonunda yazdığı şu manzum niyaz ile hayatına hatime çekmek istemişti:
Geldim likâna ermek için işbu menzile Haşret irenlerinle beni eyleyip kerem Bir an imiş meâl-i kitabı vücudumun Ömrüm şu tercemanım olan satr-ı mürtesem Levh-i rızaya yazdır ilâhî bu satırımı Her dem nevây-i hamdini kaydeylesin kalem
Cenab-ı Mevla niyazını kabul edip, garik-ı rahmet eylesin.
Daha küçüklüğünden itibaren üstün kabiliyeti ile dikkat çeken M. Hamdi Efendi, hayatında hep yükselen bir grafik çizmiştir. Kendisi, Tefsir, Kelâm, Usul-i Fıkıh, Fıkıh, Felsefe, Mantık sahalarında iktidar sahibi idi.
TEFSİRDEN BAŞKA ESERLERİ
1- “İrşadü'l-Ahlaf fî Ahkâmı'l-Evkaf” İstanbul, 1330/ 1911.
Vakıf eserleri hükümlerine dair bu eser, Mülkiye mektebinde okuttuğu ders notlarını ihtiva etmektedir.
2- "Sefer Bahri". Sefer mesafesinin mutad vasıta (tren) ile on sekiz saatlik mesafe olarak itibar edilmesi gerektiğine dair risalesidir. Bakara sûresinin 183. ayetinin tefsîrinde belirttiği bu tatbikine vaki itirazları kendisine nakleden Ahmed Hamdi Akseki'ye gönderdiği uzunca bir mektuptan ibaret olup, Tefsirin 1960 neşrinin 8 ve 9. ciltlerinin başına, oğlu Muhtar Yazır tarafından konulmuş olup, toplam 20 sayfa kadardır.
3- "Hz. Muhammed (sav)'in Dini". Anglikan Kilisesinin, Şeyhülislâmlık makamına, İslâmiyet hakkında sorduğu sorulara cevap mahiyetindedir.
4- "Tahlili Felsefe Tarihi: Metalib ve Mezahib", İstanbul, 1341/1922. Paul Janet ile Gabriel Seailes'in Felsefe tarihine ve felsefi ekollere dair bu eserinin, İlâhîyât ve Metafizik bahislerini, notlar koyarak Fransızca'dan tercüme etmiştir.
Tamamlanan bu eserlerinin dışında çeşitli makaleleri ile yarım kalan şu eserleri vardır: 'Usul-i Fıkha' dair bir eser, 'Hukuk Kamusu', 'Hüccetüllahi'l-Baliğâ Tercümesi' ve bir 'Şiir Divanı'.
TEFSİRİ
M. Hamdi Efendi'nin Hak Dinî Kur'ân Dili adını verdiği Türkçe tefsiri 10 cild olup, (10. cilt âyet ve hadislerin kaynakları, mufassal bir indeks ve sözlük kısmı olarak, Prof. Dr. Suat Yıldırım nezaretinde İlahiyat Fakültesi öğrencilerine tez olarak hazırlatılmıştır.) 6.433 sayfadır. 1926–1938 yılları arasında, devamlı bir mesai ile on iki yıl süren bir çalışma ile bitirmiştir.
Tefsirin Mufassal Mukaddimesinde, tefsiri kaleme almasının sebebini, yazma tarzını, Kur'ân tefsiri ile alâkalı bazı meseleleri ele almış, bazı terimleri açıklamış; bilhassa, tercüme, meal, tefsir, te'vîl hakkında pek kıymetli mütalaalar derc etmiştir.
Tefsîr'de sûre ve âyetler arasındaki münasebetlerin gösterilmesine önem vermiştir. Arapça kavaide dair tahlillere az temas etmiştir. Lafızlardan ziyade mânâları açıklamaya gayret göstermiştir. Esbab-ı nüzûle, nesh, mevaiz ve ahlâka, akaid ve amele, hakaik ve ahkâma dair izahlar yazmıştır. Zamanımızı ilgilendiren ilim ve felsefe bahislerine yer vermiş, bilhassa bu cihetten kendisinden önceki tefsirlerde pek bulunmayan veya pek güç anlaşılabilen konuları anlatmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile müfessir arasında yapılan anlaşmada yer alan programa göre tefsirde şunlar nazar-ı itibara alınacaktır:
1. Ayetler arasındaki münasebetler.
2. Esbab-ı nüzul.
3. Aşere dışında olmamak şartı ile kıraatler.
4. Terkib ve kelimeler hakkında ihtiyaca göre lisanî izahat.
5. İtikadça, Ehl-i sünnet mezhebine; amelce, Hanefi mezhebine riayet olunacak; âyetlerin ihtiva ettiği dini, şer'î, hukukî, içtimaî, ahlâki hükümleri ve âyetlerin işaret ettiği veya ilgili bulunduğu hikmet, felsefe ve ilim bahisleri ele alınacaktır. Bilhassa tevhid, tezkir (irşad) ve mevaiz hususlarında âyetler, mümkün mertebe ayrıntılı tarzda izah edilecektir. Âyetlerle ilgili tarihî vak'alar üzerinde durulacaktır.
6. Batılı müsteşrik ve yazarlarca ifade edilen yanlışlar ve tahrifler düzeltilecek; bazı mühim meseleler aydınlatılacaktır. Elmalılı eserinde rivayetten ziyade dirayet özelliği göstermiştir. İslâm'ın meselelerine temas etmiş, kurtuluşu ancak İslâm'da gördüğünü yeri geldikçe beyan etmiştir. İlmî gerçeklerin İslâm'a aykırı gitmediğini anlatmıştır. F. Razî, Taberi, Ebû Hayyan, Âlusî, Cassas, Zemahşerî, Ebussuud, Beyzavî'nin tefsirleri Kütüb-i Sitte ile beraber başlıca kaynaklarını teşkil etmiştir.
M. Hamdi Efendi, bu hususları gerçekleştirmeye muvaffak olmuştur. Tefsirin bir ve ikinci ciltleri (1-5 sûreler) ile son iki cildi olan 7. (yarısı) ve 8. cildler (Tebareke ve Amme cüzleri) mufassal iken aradaki takriben yirmi cüzü teşkil eden sûrelerin tefsîri kısa kalmıştır.
Bunun sebepleri merak konusu olmuştur. Bunlar muhtemelen şunlardır:
1. Hâkim fikirlerini ilk ciltlerde yazdığından tekrarlamak istememiştir.
2. Diğer sûreleri de bu tafsilatla ele alması halinde tefsirin 25-30 ciltlik çok büyük bir hacme ulaşacağını görerek bundan kaçınmıştır.
3. Kalbinden rahatsız olduğu için emr-i Hak vaki olmadan muhtasar da olsa tefsiri tamamlamak istemiş; son cüzlere ulaştığında fırsat olduğunu görerek tafsilat vermiştir. M. Hamdi Efendi; sorumluluğuna müdrik olarak, tefsirini ihtimamla yazmıştır. Yaptığı işi beğenmektedir. Yazarken, kendi tabiriyle "tükendiğini" söylemiştir. Bununla beraber eserinin, gönlünce olmadığını yakınlarına ifade etmiştir. Ona göre mükemmel bir tefsir için 20-30 asistanın yardımı ile kendisine otuz yıllık bir çalışma gerekirdi. İdeale ulaşmak pek zordur; fakat verdiği bu eser, 14/20. asrın Müslüman Türklerin yüzakı mahiyetinde kuvvetli ve istifadeye değer bir tefsirdir. Cenâb-ı Allah istifade edenlerin sayısını artırsın; müellif-i merhuma bol bol ecirler ihsan etsin.
DİPNOTLAR
1) Yılların İzi, Mahir İz, (Sahife: 38-39). İst. /1989.
2) Oğlu Muhtar Yazır'ın, babasının defterinden naklettiğine göre M. Hamdi Efendi "Hayatımda yaptığım en büyük hata, Sultan Hamid'in haline karışmamdır" demiştir. Kaynak:http://www.yeniumit.com.tr/konular/detay/elmalili-hamdi-yazir-ve-tefsiri
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder