18 Kasım 2014 Salı
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp ( 1876)- (1924)
düşünür, yazar, siyaset adamı
23 Mart 1876 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışıyordu. Eğitimine Diyarbakır’da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi. 1895 yılında İstanbul’a gitti. Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukuti ile tanıştı. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898 yılında tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. 1900 yılında serbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. 1908 yılına kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. II.Meşrutiyet'ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. Peyman gazetesini çıkardı. 1909 yılında Selanik'te toplanan İttihat Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Bir yıl sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910 yılında kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da Genç Kalemler dergisini çıkardı. 1912 yılında Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı Türk Yurdu başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası ve Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra, bütün görevlerinden alındı. 1919 yılında İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı. 1923 yılında Ankara'ya gitti. Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Diyarbakır milletvekili olarak girdi. Kısa süren bir hastalığın ardından, 25 Ekim 1924 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
ESERLERİ:
Kızıl Elma (1914)
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918)
Yeni Hayat (1918)
Altın Işık (1923)
Türk Töresi (1923)
Doğru Yol (1923)
Türkçülüğün Esasları (1923)
Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)
Gökalp'in Düşünce Hayatımıza Katkıları
Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu.
"Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamcılıktı. Uluslararası kültürün yapıcı ögesinin ulusal kültürler olduğunu savundu.
Saray edebiyatının karşısına, halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi.
Bireyi temel alan liberalizm ile çatışmacı toplumu temel alan Marksizm'e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Milliyetçilik" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı.
HAKKINDA YAZILANLAR
Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye'yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı.
Mahallî, resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır'da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Yine de, bir sonraki yıl İstanbul'a gidebildi ve Baytar Mektebine (Veterinary College) kaydını yaptırdı.
Daha önce Jön Türklerin (Young Turks) fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul'da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (Union and Progress) üyesi oldu. 1898'de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi. O yıllarda Paris'te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak etkilenmişti.İçlerinde Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da desteklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini (28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında) beyan etmişti.
Jön Türk devriminden sonra, 1908'de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası'nın Diyarbakır'daki temsilcisi oldu. Bir yıl sonra, fırkanın Selanik'teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi. 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi'nde ilk sosyoloji profesörü oldu. O, İstanbul'u Türkiye'deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919'a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sonrasında Malta'ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921'de Diyarbekir'e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua'nın sorumlu müdürü oldu. 1922'de (Ministry of Public Deparmant of the Education) un Ankara'daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri "Türkçülüğün Esasları" yayınlandı.
Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda "Yeni Hayat" ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı. Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye'nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi. 1911'e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,"fikir-kuvvet"(idees forces)'un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı. Fakat 1912'den sonra Durkheim'in değerlerle ilgili yorumunu (collective represantations) kollektif temsiller olarak kabul etti. (Gökalp, Durkheim'i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu.)
Gökalp'e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller (collective reprasantations). kollektif şuurdaki gerçeklerdir. Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur. (1911-1923) 1959, s.62-64)
Balkan Savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı. Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti. 1912'de İstanbul'a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti. Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı. ([1911-1923] 1959, s.97-101) Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı. (Gökalp [1911-1923] 1959, s.71-76; Heyd 1950, s. 149-15]) Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı. Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü. Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ......" bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini" öne sürdü. ([1911-1923] 1959, s.172-173)
Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak (keşfetmek) olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile (pre-islamic) İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti. Gökalp'ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşma dayanan ve bundan dolayı seküler değişimi parelel olarak değişebilen İslamın kurallarının bir kısmına yönelikti. ([1911-1923]1959, s.193-196) Bir devletin seküler olması gerektiğine inanmıştı ve eğitim ve ekonominin millî olması gerektiğinin ısrarlı savunucusuydu. Eğitim ve ve hukuku sekülerleştirme ve kadınlar için eşit haklar teklif etme üzerindeki programları kısmen 1917 - 1918 yıllarında uygulamaya konuldu.
Gökalp üzerindeki fikirler ikiye ayrılır. Gökalp, bizzat kendisi, çalışmalarını özgün hale getiren şeyin, Durkheim'ın sosyolojik metodu üzerindeki denemelerini Türk medeniyetine uygulamak olduğunu düşünüyordu. Destekleyicileri ise; onun kültür ve millet yapısı üzerindeki kavramsallaştırmalarının özgün olduğu ve çalışmalarının, Durkheim geleneğindeki bilimsel sosyolojiyi temsil ettiği konusunda hemfikirdiler; ayrıca, muhalifleri, Gökalp'ın baskın kollektivist fikirlerle, dogmatik tümden ve gelimci bir zihin yapısına sahip olduğunu vurgularlar. Bunların ötesinde, Gökalp, ateşli bir milliyetçiydi ve öğretilerinin Türkiye'nin modernleşmesi yolunda fikrî bir kaynak sağladığına şüphe yoktur.
Kaynaklar
(1911-1923) 1959 Turkish Nationalism and Western Civilization: Selected Essays, Translated and edited with an introduction by Niyazi Berkes. New York: Columbia Univ. Press.
(1923) 1940 Türkçülüğün Esasları ("Foundations of Turkism") İstanbul: Arkadaş Matbaası. Külliyat. 2 bölüm Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1952-1965. bölüm 1: Şiirler ve halk masalları bölüm 2: Ziya Gökalp'ın mektupları. Ziya Gökalp'ın ilk yazı hayatı, 1894-1909: Doğumu'nun 80. yıldönümü münasebetiyle. İstanbul: Diyarbakırı Tanıtma Derneği 1956.
HAKKINDA YAZILANLAR
HEYD, URIEL 1950, Foundations of Turkish Natıonalism: The Life and Teachings of Ziya Gökalp. London. Luzac.
TÜTENGIL, CAVIT O. 1949 Ziya Gökalp Hakkında bir bibliyografya denemesi, İstanbul: Berksoy Matbaası .
ÜLKEN, HİLMİ ZİYA Ziya Gökalp. İstanbul: Kanaat Kitabevi (yayın tarihi tesbit edilemedi)
ZİYA AL-DİN , FAKHRİ 1935 Ziya Gökalp, sa vie et sa sociologie: Essai sur l'inftuece de la sociologie française en Turquie. Nancy (France): Berger-Levrault.
Ziya Gökalp
Bir Fikir Adamının Romanı
Mehmet Emin Erişirgil
Remzi Kitabevi / Büyük Fikir Kitapları Dizisi
Ziya Gökalp: Bir Fikir Adamının Romanı (1951), Mehmet Emin Erişirgil'in kişisel gözlemlerine dayanan en ilginç kitaplarından biridir. Yazar bu incelemesinde, bir bölümü kendi yaşadığı olayları, yılların birikimi ile değerlendirilmiş ve Türkiye da yeni bir dönemin başladığı yıllarda yayınlamıştır.
HABER
PKK, Ziya Gökalp Müzesi'ni yaktı
13 Ekim 2014
TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZİ
Ziya Gökalp Müzesi'nin Yakılması Hakkında Açıklama
Diyarbakır’ın yetiştirdiği büyük mütefekkir, bilim adamı, Türkçülük düşüncesinin mimarı Ziya Gökalp’in adını taşıyan müze, bölücü-yıkıcı sözde siyasilerin sokağa çağrıları üzerine başlayan eylemlerde insanlıktan ve medeniyetten nasipsiz bir serseri güruhu tarafından tahrip edilmiştir.
Bütün bu eylemlerde “çözüm süreci” akamete uğramasın denilerek etnik bölücü terör örgütü mensuplarının şımartılması, yaptıkları yasadışı faaliyetlere göz yumulmasının rolü açık bir gerçektir. Sözde, Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia eden, PKK-KCK’nın talimatlarını uygulamaktan başka bir şey yapmayan BDP ve HDP gibi partiler İmralı’daki terör örgütü liderinden gelen işaretle ülkeyi yangın yerine çevirmişlerdir. Bu eylemlerden Ziya Gökalp müzesi gibi bir ilim ve kültür ocağı da nasibini almıştır.
Türk Ocakları olarak büyük bir düşünce adamının şahsında temel evrensel değerlere yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Etnik bölücüler şunu iyi bilmelidir ki Ziya Gökalp müzesini tahrip ederek Diyarbakır’ın Türk kimliğini silemezler. Türk-İslam medeniyetinin büyük kültür merkezlerinden biri olan Diyarbakır’ı bu medeniyet ve kültür düşmanlarına teslim etmeyeceğiz. Bu ülke halkını Türk-Kürt diye bölmeye çalışanlara inat, Türkçülüğün Esaslarını vaz’ eden Ziya Gökalp’in adının silinmesine izin vermeyeceğiz.
Ölümünün 90. Yıldönümünde hatırası önünde saygıyla eğildiğimiz büyük mütefekkirin adını taşıyan müzeye yapılan saldırının faillerinin hak ettikleri cezaya çarptırılmasının ve Kültür Bakanlığının bir an önce müzeyi eski haline getirmesinin takipçisi olacağız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türk Ocağı
HAKKINDA YAZILANLAR
Küçük Mecmua Dergisi
1922-1923 yıllarında yayımlanan haftalık fikir, edebiyat ve siyaset dergisi.
Ziya Gökalp tarafından, iki yıllık Malta sürgünlüğü dönüşü İstanbul'da tutunamaması. Ankara'da ise o sırada gerekli ilgiyi bulamaması üzerine gittiği Diyarbekir'de. matbuat umum müdürü" olan arkadaşı Ağaoğlu Ahmet vasıtasıyla Ankara hükümetinin tasvibi ve bir miktar maddî yardım alınarak çıkarılmıştır.
Dergi hemen tamamen Ziya Gökalp'in eseri olarak şekillenmiş, imkânları sınırlı bir çevrede yayımlanmasına rağmen Gökalp'in olgunluk dönemi fikrî verimlerini ihtiva etmesiyle dikkatleri çekmiştir.
Dergide Ziya Gökalp dışında imzasına en çok rastlanan kişiler Ali Nüzhet (Göksel) ve Binbaşı Hâlis Bey'dir. Gökalp'e yardımcı olan gençlerin başında gelen Ali Nüzhet şehirdeki sosyal ve kültürel faaliyetlerle ilgili haberler, kitap tanıtma yazıları ve hikayeleriyle; Hâlis Bey ise "Kumuk İli" ve "Diyarbekir Âbidelerinden" başlıklı seri makaleleriyle yer almıştır.
Çelik, Demir ve imzalarını kullanan Albay Basri Bey daha çok "Kahramanlık Sayfaları" genel başlığı altında yayımladığı yazılarıyla, Ali Canip (Yöntem) bir, Yahya Saim (Ozanoğlu) üç şiiriyle görünmüş, ayrıca İhsan Hâmid (Tigrel), Hâmid Zülfü (Tigrel). Said Nazif (Ozankan), Recep Ferdi Mustafa İskender, Reşat Hayrettin, Cahide Vehbi, İbrahim Halil Mustafa Şevki (Ekinci), Osman Recai (Ocak), Doktor Gafur Nüzhet ve kızı Nezihe Gafur, Harputlu Fethi, Çubukçuzade Mehmed Sıdkı (Akozan) gibi imzalar yazı ve şiirleriyle dergiye katılmışlardır.
Küçük Mecmuada Ziya Gökalp'in sosyoloji, felsefe, Türk medeniyeti tarihi, lisan, folklor ve günün meseleleri üzerine yazdığı çok sayıda makalesiyle derlediği masallar, çeşitli manzumeleri ve "Malazgirt Muharebesi başlıklı manzum piyesi yayımlanmıştır.
Gökalp dergide neşrettiği "İlme Doğru", "Dine Doğru Felsefeye Doğru İktisada Doğru Mefkure Nedir? Felsefi Vasiyetler 1, II, III", "Köy ve Şehir İngiliz Ahlâkı İngiliz Siyaseti", "Hilâfetin Hakiki Mahiyeti Millet Nedir? İktisadî İnkılâp İçin Nasıl Çalışmalıyız?", Türklerde Aile Adları" ve diğer yazılarında millî değerleri, Yahya Kemal'in ifadesiyle "XX. yüzyıldaki telakkisiyle anlayıp benimsediği" ilmin usullerinden faydalanarak ele alıp ortaya çıkarma yolunu takip etmiştir.
Yayımlanmaya başlanmasından itibaren Millî Mücadele'yi destekleyen dergide, ülkedeki siyasî gelişmelere paralel olarak yeni bir insan tipi ve toplum yapısı oluşturacak fikrî zemini hazırlayıcı çalışmalar da yapılmıştır.
Diyarbekir'den İstanbul'da M. Fuad Köprülü'ye yazdığı mektubunda da belirttiği gibi Ziya Gökalp bu dönemde folklor ve etnografya çalışmalarına özel bir önem vermiş, etrafına topladığı gençlerin yardımıyla bölgedeki aşiretlere dair yaptığı incelemelerin yanı sıra usulüne uygun olarak derlediği halk masallarıyla bu konu etrafında kaleme aldığı yazılarını yine burada neşretmiştir. Bunlar fazla bir yekûn tutmasa da Türkiye'de derlenen halk masallarının ilk örnekleridir.
Usullere Dair" genel başlığı altında yayımladığı "Halkiyat I: Masallar" yazısıyla Gökalp halk masallarının tesbit usulüne ana hatlarıyla işaret etmiştir. Ayrıca "Tarih İlim mi Yoksa Sanat mı?", "Tarihte Usul", "Tarih Usulünde Şahitler", "Tarih Usulünde An'aneler". "Tarih Usulünde Âbideler" ve "Vesikalar" adlı yazılarıyla tarih metodu konusunu Türkiye'de ilmî çalışma gündemine getirmiştir.
Dergide bunların yanında, Ziya Gökalp'in öncülüğünde ve el-Cezîre Cephesi Kumandanı Cevad Paşa'nın (Çobanlı) desteğiyle Diyarbekir'de gerçekleştirilen önemli sosyal ve kültürel faaliyetlerle ilgili haber ve yorumlar, halk sağlığını ilgilendiren bazı konularla zafer haberlerine de yer verilmiştir.
Küçük Mecmua, şehrin tek matbaasında sınırlı teknik imkânlarla basılabil diğinden bozuk hurufat ve bazan kötü bir baskıyla çıkmasına rağmen devrin basın dünyası, aydınlar, devlet ve siyaset adamlarınca ilgiyle karşılanmış, bir anda dikkatleri Diyarbekir'e ve oradan gelecek dergiye yöneltmiştir.
İstanbul'da abonelere dağıtımı postahanedeki sansür tarafından yasaklanmasına rağmen Ziya Gökalp'in dergideki yazılan İstanbul'da bazı yayın organlarınca iktibas edilmiştir. Anadolu'daki gazeteler de bu dergideki yazılara, bilhassa Ziya Gökalp'in şiirlerine sayfalarında yer vermiştir.
Haftalık olmasına rağmen derginin yayın periyodu maddî imkânsızlıkların da etkisiyle zaman zaman aksamış, 5 Haziran 1922 - 5 Mart 1923 tarihleri arasında toplam otuz üç sayı yayımlanabilmiştir.
Derginin birinci sayfasındaki yayın tarihlerinde ve kapaktaki sayı numaralandırmalarında bazı yanlışlıklar olmuş, 27 ve 28. sayıların kapakta37 ve 38 olarak gösterilmesi, bir kaynakta derginin 38 sayı yayımlandığı kaydının yer almasına yol açmış, bu yanlış aynı kaynağı kullanan başka araştırmacılar tarafından da tekrarlanmıştır.
Adına uygun ölçülerde kitap ebadında, on altı veya yirmi sayfa olarak ve devrine göre sade bir Türkçe ile yayımlanan Küçük Mecmua, Ziya Gökalp'in Telif ve Tercüme Heyeti reisliği göreviyle Ankara'ya gitmesi üzerine kapanmıştır.
HAKKINDA YAZILANLAR
Yeni Mecmua
İlim, fikir, sanat ve edebiyat dergisi.
İstanbul’da Yeni Mecmua adıyla biri Mehmet Talat, diğeri A. Cemal tarafından iki ayrı dergi çıkarılmıştır. Bunlardan ilki, Ziya Gökalp’in öncülüğünde İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin maddî desteğiyle 12 Temmuz 1917’de haftalık olarak yayımlanmaya başlanmıştır. Sahibi ve sorumlu müdürü İttihat ve Terakkî’nin önde gelenlerinden Mehmed Talat (Talat Paşa) görünürse de parti derginin yayınına doğrudan müdahale etmemiştir. Yayın periyoduna büyük oranda uyularak altmış altı sayı çıkarılan dergi, I. Dünya Savaşı’ndan başarısızlıkla çıkan İttihat ve Terakkî’nin düşüşü ve Mondros Mütarekesi’nin ardından 26 Ekim 1918’de kapanmış, derginin yönetimini üstlenen Ziya Gökalp tutuklanarak Malta’ya sürülmüştür. 1 Ocak 1923’te Falih Rıfkı’nın (Atay) yönetiminde 67. sayıdan itibaren on beş günlük periyotlarla tekrar yayın hayatına dönen dergi uzun ömürlü olamamış ve 20 Aralık 1923’teki 90. sayısıyla yayımına son verilmiştir. Türkçülük ve milliyetçilik görüşüne bağlı olan dergi devrin ilim, fikir ve edebiyat adamlarını etrafında toplamış, başlığının altında yer alan “ilim, sanat ve ahlâka dair haftalık mecmua” ibaresi doğrultusunda seviyeli bir yayımcılık ortaya koymuştur. Ziya Gökalp’in de arzusuyla ilmî konular herkesin anlayabileceği bir dil ve üslûpla kaleme alınmaya çalışılmıştır. Sosyoloji, edebiyat, tarih gibi alanlarda yazısına sıkça rastlanan Ziya Gökalp başta olmak üzere Köprülüzâde Mehmed Fuad, Ahmed Refik (Altınay), Necmeddin Sâdık (Sadak) gibi isimler derginin yayın politikasının belirlenmesinde de etkili olmuştur. Yahya Kemal (Beyatlı) daha hazırlık aşamasından itibaren Gökalp’i desteklemiş, dergiye “mecmua” adını o teklif etmiş, Gökalp bu ada “yeni” sıfatını eklemiştir.
Geniş bir yazar kadrosu bulunan dergide yazılar “Hafta Musahabesi”, “İçtimâiyat”, “Edebiyat Musahabesi”, “Tarih”, “Fikir Hayatı”, “Edebiyat Tarihi”, “Târîh-i Sanat”, “Mûsikî”, “Mimari” gibi üst başlıklarla yayımlanmıştır. Daha çok “İçtimâiyat” başlığıyla yazan Gökalp dergiye, Türkçü bir görüşle Türk kültür ve medeniyetinin dününü ve bugününü ele alan çok sayıda yazı yazmıştır. Daha sonra Türkçülüğün Esasları’nı oluşturacak fikirlerinin bir bölümü ilk defa bu yazılarda ortaya konmuştur. Ahlâk konusunu “şahsî” ve “aile ahlâkı” gibi başlıklar altında inceleyen seri yazıları çıkmış, bir yazısına başlık yaptığı “Halkçılık” sosyolojik bir içerikle ilk defa gündeme gelmiştir. Bunların yanında “İhtilât ve İçtimâ”, “İçtimaî Mezhepler ve İçtimâiyat”, “Hilâfetin İstiklâli” gibi dikkati çeken yazılar kaleme almıştır. Köprülüzâde Mehmed Fuad, “Bizde Millî Tarih Yazılabilir mi?” gibi bazı yazıları yanında asıl Türk edebiyatını tarihî devirlere yayılmış geniş bir yelpaze içinde inceleyen çok sayıda çalışması yayımlanmıştır. Köprülüzâde edebiyata ve edebiyat tarihine ait konuları “Bâkî”, “Melîhî”, “Ahî”, “Şeyh Galib”, “Nigâr Hanım” gibi şahıs merkezli; “Bizde Mersiye ve Mersiyeciler”, “Koşma Tarzı” gibi türler; “Millî Edebiyat”, “Edebiyatta Marazîlik”, “Türkler’in Acem Edebiyatına Tesirleri” gibi meseleler; “Osmanlı Edebiyatının Başlangıcı”, “Fatih Devrinde Edebî Hayat” gibi dönem merkezli olarak ele almıştır. Necmeddin Sâdık savaş gibi aktüel konuları da göz önünde bulundurduğu yazılarında daha çok terbiye, eğitim ve ahlâk meselelerini işlemiştir. Tarihî konulardaki yazılarıyla öne çıkan isim Ahmed Refik (Altınay) olmuştur. Edirne, Musul, Alaşehir gibi şehirleri; Naîmâ, Hoca Sâdeddin, Râşid, Selânikli Mustafa Efendi gibi Osmanlı; Ranke, Treitschke, Michelet gibi Batılı tarihçileri; ayrıca İstanbul’un vâlide camileri, Sultan III. Ahmed çeşmeleri, Bağdat Köşkü gibi tarihî yapılarla ilgili yazıları yanında “Mâzide Bahar Seyranları”, “Sâdâbâd”, “Bizanslılar Devrinde Büyükada” gibi farklı konularda da yazmıştır. Yahya Kemal Paris’ten döndükten sonra şiirlerini topluca ilk defa Yeni Mecmua’da “Bulunmuş Sayfalar” üst başlığıyla yayımlamıştır. “Bir Sâkî”, “Mâhurdan Gazel”, “Şerefâbâd”, “Nazar”, “Şarkılar”, “Telâki”, “Abdülhak Hâmid’e Gazel”, “Özleyen”, “Tahmîs-i Manzûme-i Hümâyun”dan oluşan bu şiirler daha sonra Eski Şiirin Rüzgârıyle kitabında yer almıştır. Ali Canip (Yöntem) estetik konularındaki birkaç yazısı yanında bazı şiirlerini de yayımlamıştır. Şiirleriyle dergide görünen belli başlı diğer isimler arasında Faruk Nafiz (Çamlıbel), Halit Fahri (Ozansoy), İbrahim Alâeddin (Gövsa) ve Orhan Seyfi’den (Orhon) başka Ahmed Cevat, Âkil Koyuncu, Hakkı Süha (Gezgin), Halil Nihat (Boztepe), İhsan Mukbil, Mehmed Fuad Köprülü (M. F. rumuzuyla), Yahya Saim (Ozanoğlu), Ali Ekrem (Bolayır) ve Ziya Gökalp de bulunmaktadır.
Derginin ikinci döneminde Ahmed Hâşim “Bir Ağaç Karşısında”, “Gurebahâne-i Laklakan” yazıları yanında “Karanfil”, “Satırlar” ve “Gece” şiirleriyle dergide yer almıştır. Yine bu dönemde Necip Fazıl (Kısakürek) “Allah”, “Sevgilim”, “Çılgın”, “Kitâbe”, “Yegâne”, “Sarhoş”, “Derbeder”, “Yârin Sesi” başlıklı ilk şiirlerini çıkarmıştır. Hikâye türünde en fazla eseriyle dergiye katılan isim Ömer Seyfeddin’dir. Bu hikâyeler arasında “Falaka”, “Ferman”, “Üç Nasihat”, “Kütük”, “Pembe İncili Kaftan”, “Başını Vermeyen Şehid”, “Topuz” gibi konusunu tarihten alanlar bulunmaktadır. Yazar “Yalnız Efe” adlı uzun hikâyesini de burada yayımlamaya başlamıştır. Refik Halit (Karay), “Lisana Hürmet”, “Yazıya Hürmet”, “Mizahta Ehliyet”, “Harp Zengini”, “Sinema Derdi” gibi yazıları yanında “Şaka”, “Yatır”, “Koca Öküz”, “Şeftali Bahçeleri”, “Yatık Emine” gibi sonradan Memleket Hikâyeleri’ne alacağı hikâyeleriyle dergiye katılır. Hüseyin Rahmi (Gürpınar), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Mustafa Nihat (Özön) bir veya birkaç hikâyesiyle görünen belli başlı diğer isimlerdir. Dergide Anatole France, Ivan Turgenyef, Leon Tolstoy, Maksim Gorki gibi hikâye ve romancılarla Goethe, Rousseau, Friedrich Schiller, R. Tagore gibi şair ve yazarların eserlerinden örnek çevirilere de yer verilmiştir. Fevzi Lütfi (Karaosmanoğlu) eleştiri, Avram Galanti (Bodrumlu) dil, Ağaoğlu Ahmet Rus edebiyatı, Tekinalp (Moiz Kohen) siyasî ve içtimaî konularda yazmış, Rauf Yektâ, Mûsâ Süreyyâ mûsiki, Mimar Kemâleddin mimari yazılarıyla dergiye katılmıştır. Kâzım Şinasi (Önol), Hüseyin Namık (Orkun),Halim Sabit (Şibay), Hamdullah Suphi (Tanrıöver) dergide yazan diğer isimlerdir. Tefrika edilen eserler arasında Halide Edip’in (Adıvar) Mev‘ud Hüküm romanı, Yakup Kadri’nin Erenlerin Bağından adlı denemeleri, Ahmed Râsim’in Meşrutiyet Tarihi-Mukaddemat’ı yanında İlyada (Leconte de Lisle), Beyaz Geceler (Dostoyevski) gibi çeviri eserler de bulunmaktadır. Dostoyevski’nin Ölüler Evinin Hatıraları adlı eserinin çevirisi derginin ilâvesi olarak verilmiştir. Dergi biri Çanakkale muharebeleri (1334 r./1918), diğeri Bursa için (1 Mayıs 1923, nr. 75) iki özel sayı hazırlamıştır. Çanakkale özel sayısının yeni harflerle iki ayrı baskısı yapılmıştır (haz. Muzaffer Albayrak, İstanbul 2006; haz. Ayhan Özyurt - Murat Çulcu, İstanbul 2006). Genellikle orta sayfada olmak üzere dergide fotoğraf ve resim gibi çok sayıda görüntü malzemesine de yer verilmiştir. Yeni Mecmua üzerine Bilal Kırımlı, Sebahattin Küçük, Zehra Yamaç gibi araştırmacılar yüksek lisans tezi hazırlamıştır.
Yeni Mecmua adıyla çıkan ikinci derginin ilk sayısı 5 Mayıs 1939’da yayımlanmıştır. Sahibi A. Cemal, mesul müdürü M. Faruk’tur. Derginin 12 Ağustos 1941’de çıkan 120. sayısından sonra bir süre daha yayımını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Dönemin magazin dergileri formatında bol fotoğraflı çıkarılan derginin fikir, sanat, edebiyat ve tarih alanlarında Peyami Safa, Nurullah Ataç, Sait Faik Abasıyanık, Kenan Hulusi Koray, Hakkı Süha Gezgin, Ömer Rıza Doğrul, Mahmud Yesâri, Sermet Muhtar Alus, Selâmi İzzet Sedes, Vâlâ Nurettin (Vâ-Nû), Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Refik Halit Karay gibi isimlerin bulunduğu yazı kadrosuna röportajlarıyla Hikmet Feridun Es, çizgileriyle Ramiz Gökçe ve Ratip Tahir Burak gibi imzalar da katılmıştır. Peyami Safa “Haftadan Haftaya”, Nurullah Ataç “Münekkit Gözüyle” başlıkları altında yazılar yazmış, Sermet Muhtar Alus, seri halinde devam eden yazılarında eski İstanbul’un gündelik hayatını ve bazı âdetlerini konu edinmiştir. Hakkı Süha Gezgin’in “Edebî Portreler” başlığı altında çoğu dönemin yaşayan şair ve yazarlarının ele alındığı yazıları ilgi uyandırmış, bazı tartışmalara da yol açmıştır (bu yazılar Edebî Portreler adıyla Beşir Ayvazoğlu tarafından 1997’de kitap haline getirilmiştir). Tefrika yazılar arasında Refik Halit’in “Sürgün”, Peyami Safa’nın (Server Bedi imzasıyla) “Kanlı Güller”, Sait Faik’in “Medârımaîşet”, Vâ-Nû’nun “Vurgun Peşinde” romanlarıyla Mehmet Zeki Pakalın’ın “Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadar Sadrazamlar”ı da yer almaktadır. Sait Faik Abasıyanık, Kenan Hulusi Koray, Server Bedi, Refik Halit Karay hikâyeleriyle dikkat çeken imzalardır. Bir süre yazılarıyla dergiye katılan Necip Fazıl Kısakürek’in “Senfoni” (Çile) şiiri şairin yeni eseri olarak önce kendisiyle yapılan bir röportajla tanıtılmış, üçüncü sayıdan itibaren dört bölüm halinde arka arkaya yayımlanmıştır. Mahmud Yesâri ve Refik Halit Karay bazı yazılarında matbuat hatıralarından söz etmiştir. Ömer Rıza Doğrul “Mehmet Âkif”, “Ubeydullah Efendi”, “Galile”, “Tolstoy”, “Mûsâ” gibi çoğu “kitleleri sürükleyen büyük dehalar”ı konu alan, Nurullah Berk Türk süsleme sanatlarından bahseden ya da “asker ressamlar” başlığını taşıyan sanat yazılarıyla dikkat çekmektedir. İbnülemin Mahmud Kemal, Refik Halit Karay, Halit Ziya Uşaklıgil, M. Fatin Gökmen, Yakup Kadri Karaosmanoğlu kendileriyle röportaj yapılan yazar ve bilim adamlarıdır. Bunlara Manisa Tarzanı gibi bazı renkli simalar da eklenebilir. Dergide dikkat çeken diğer yazılar arasında Sabiha Zekeriya Sertel ve Eşref Edip’in (Fergan) “Fikret-Âkif Davası Nedir?”, Adnan Giz’in “Türk Tarih ve Edebiyatında Londra” yazılarıyla Kaya Bilgegil’in “Güz” şiiri sayılabilir. “Bir Roman”, “Haftanın Kitapları” gibi köşeler yanında sinema ve tiyatroya ayrılan sayfalar da bulunmaktadır. Münir Nurettin Selçuk’un oynadığı “Allah’ın Cenneti”, “Kahveci Güzeli” ile Mahmud Yesâri’nin bir eserinden çekilen “Akasya Palas” filmleri bu sayfalarda tanıtılmıştır.
Kaynak: http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=352
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder