18 Eylül 2017 Pazartesi

Mezamorta Hüseyin Paşa


Gençliğinde katıldığı, Venediklilerle yapılan bir savaşta birçok yerinden çok ağır şekilde yaralanıp öldüğü sanılırken iyileşmesi ve denizlere geri dönmesi üzerine bu Türk denizcisi, Venediklilerin "Yarı Ölü" mânasına kullandıkları İtalyanca "Mezzomorto" kelimesinden bozma olarak tarihimizde Mezamorta (ya da Mezemorta veya Mezamorto) diye anılmaktadır.

1696'dan öldüğü 1701 yılına kadar Kaptan-ı Derya olarak görev yapan Hüseyin Paşa, ıslahatçı bir amiral idi. Emrindeki donanmanın eksikliklerini bildiği için yeni düzenlemelere girişmiş ve yeni bir bahriye teşkilât kanunu hazırlamıştır.


Mezamorta Hüseyin Paşa 1683'te Cezayir Beylerbeyi oldu. Bu görevde iken Fransızlara karşı zaferler kazandı, İstanbul'a gelip kaptan-ı derya atandı. Venedikliler Sakız Adasını işgâl edince 7-8 Şubat 1695'te 44 gemiden mürekkep Türk Donanmasının Kalyonlar Kaptanı sıfatı ile Eski Foça önündeki Orak Adasından kalkarak Venedik donanmasının bulunduğu Koyun Adalar'ına gitmiştir.


Resim.1) Sakız Adası ve çevresinin haritası.

Burada 60'tan fazla gemiden oluşan Venedik donanmasını bozguna uğratıp bir çok gemilerini batırarak Şubat 1695'te büyük bir zafer kazanmıştır. Bu savaşta Venedik amirali Benedetto öldürülmüş ve Venedikliler püskürtülmüştü.

Kaynak:
http://uskudar.biz/reisler/mezamorta-h%C3%BCseyin-pa%C5%9Fa
http://www.filozof.net/Turkce/tarih/tarihi-kisilikler-sahsiyetler/15591-mezamorta-huseyin-pasa-kimdir-hayati-hakkinda-bilgi.html?showall=1

Mezamorta Hüseyin Paşa; (ö. 17 Temmuz 1701, Pâros ya da Eğriboz Adası), Ege Denizinde Osmanlı egemenliğinin yeniden kurulmasında önemli rol oynayan kaptanı deryadır. Yaşamının ilk yıllarına ilişkin kesin bilgi yoktur. 1674’ten sonra korsan olarak ün kazandı. Artan etkisinden çekinen Cezayir dayısı Baba Hasan tarafından Fransızlara rehin olarak verildi (1683). Cezayir’e dönünce Baba Hasan’ı öldürerek Cezayir dayısı seçildi; aynı zamanda Cezayir beylerbeyi oldu (1684). 1686’da Mora’ya sefer düzenleyen Osmanlılara yardım gönderdi. 1688’de Fransa kıyılarına saldırdı. 1689’da dayılıktan ayrıldı, ama beylerbeyi olarak kaldı. 4 Ocak 1690’da kaptanı deryalığa getirildiyse de, Cezayir’de ayaklanan askerlerin isteği üzerine 8 Şubat’ta görevden alındı. Mart 1690’da Tuna donanmasının kaptanlığına atandı. Bu görevi sırasında Vidin’in geri alınması için yapılan seferi Tuna’dan destekledi. Eylül 1691’de kalyonlar kaptanlığına getirilerek Rodos Adası’na gönderildi. Kaptanıderya Amcazade Hüseyin Paşa’nın Sakız Adasının Venediklilerden geri alınmasıyla sonuçlanan seferine katıldı. Bu seferde gösterdiği başarı üzerine 11 Mayıs 1695’te yeniden kaptanı deryalığa getirildi. Venediklilere karşı kazandığı zaferlerle Ege Denizinde Osmanlı egemenliğinin yeniden kurulmasında etkili oldu. Öte yandan donanmayı yenileştirmek için Avrupa’da kullanılan kalyon tipi gemilerin yapımına önem verdi ve donanmada yeni düzenlemelere girişti.
 Sakız adasının düşman eline geçmesi, Osmanlı devleti ileri gelenleri arasında büyük bir teessüre sebep oldu. Padişah II. Ahmet Han, adanın düştüğünü haber alınca çok üzüldü:-Yâ Rabbi, ben ne günah işledim de bunu bana reva gördün? Diye ağlamıştı. Ayrıca sefer için Belgrad’da bulunan Veziriazam Sürmeli Ali Paşa’ya:-“Madem ki Sakız düşman elindedir, bütün Macaristan’ı fethetsen makbulüm değildir.” Diye haber göndererek, derhal Sakız üzerine sefere çıkılmasını emretti. Ordu hemen İstanbul’a hareket etti. İstanbul’a geldiği zaman da:-“Ordu ahvali derunum yaktı. Teshiri muradımdır. Paşalarla görüşüp ne yapmak lazım ise bildir. Bu kış Sakız adası istirdad edilmezse, bütün gemi kaptanlarını katlederim.” Diye kesin emirler verdi. Artık Sakız adası meselesi, Padişahın zihnini meşgul eden tek mesele idi. Daah önce haftada 2 defa toplanan Divan-ı Hümayun toplantılarını, 4 güne çıkardı ve kendisi de işitrak ediyordu. Bir Cuma günü toplanan Divan’da, gür sesiyle:-Küffar  burnumuzun dibine kadar sokuldu. Az kaldı Divanımızı basacak. Gayret-i Diniyye nerede? Himmet-i Vataniyye ne oldu? Şecaat-i İslamiyye bu mudur?Sonra Kaptan-ı Derya Amcazade Hüseyin Paşaya döndü:-Sen ki Kaptan-ı Deryasın. De bakalım tedbir ne ola? Sakız nasıl ele geçer?-Selefimiz Mısırlıoğlu İbrahim Paşa daha münasip tedbir sahibidir Devletlûm..dedi. Padişah bu sefer ona döndü. Kızmadan:-Baka Mısırlıoğlu! Gayri laftan bıktık usandık. Kat’î tedbir isteriz. Ne lazımsa söyle! Seni Veziriazam ve diğer denizciler de methettiler. Bu yüzden Sakız fethine seni Serasker tayin eyledik. Mısırlıoğlu acele etmeye mecburdu. İlk iş olarak, Mezzomorto Hüseyin Paşayı çağırdı. Onu kendisine yardımcı yapacaktı.Hüseyin Paşa, eski Cezayir Beylerbeyi idi. Gençliğinde, Venedik korsanlarıyla çarpışır ken ağır yaralanmış. Düşman onu öldü sanıp bırakmış. Ama bir müddet sonra karşılarında savaşırken görünce, “yarı ölü” manasına gelen :-Mezzo morto, mezzo morto...diye bağırmışlar. Bundan sonra da bütün Akdeniz’de bu isimle anılır olmuş. Hüseyin Paşa sonraları İstanbul’a çağırıldı ve Tuna Kaptanı, Karadeniz Kaptanı, Kalyonlar Kaptanı olarak görevler yaptı. Kaptan-ı Deryanın kendisini çağırdığını duyunca, hemen Kasımpaşa’ya vardı. Mısırlıoğlu, kendisine kısaca durumu anlattı ve hemen hazırlılara başladılar. Nihayet 1695 yılı Ocak ayının ilk günlerinde Donanma-yı Hümayun Beşiktaş’tan hareket etti.Osmanlı donanması 26 Ocak 1695’te İzmir limanına geldi. Bunu haber alan Venedik donanması da hemen, 20 kalyon, 24 çektiri ve altı mavnadan oluşan bir filo ile Sakız limanından hareket ederek, Urla ile Karaburun arasındaki Koyunadaları civarına geldi. Fakat havaların kötü gitmesi yüzünden sekiz gün boyunca her iki donanma da yerlerinden hareket edemediler. 9 Şubat Çarşamba günü Osmanlı donanması, Venedik donanması ile karşı karşıya geldi ve savaş başladı. Daha muharebenin başında, bir Osmanlı kalyonundan atılan mermilerle, yetmişten fazla top ve altı yüz asker taşıyan La Stella kalyonu battı. Onun yardımına gelmek isteyen aynı büyüklükteki Leone del Corranto gemisi de aynı akıbete uğradı. İlk anda iki büyük gemisini kaybeden Amiral Benedetto Gianni Vittorio, birden neye uğradığını şaşırdı ve aleyhine dönen durumu düzeltmek için amiral gemisi ile ileri atıldı, fakat teknesine isabet eden bir gülle ile öldü. Yerine geçen yardımcısı Amiral Contarini ise, Türk saldırısı karşısında acze düştü. Mezzomorto Hüseyin Paşa’nın cesaretle yaptığı manevralar ile zafer bizim oldu. Venediklilerin altı büyük savaş gemisi battı, bir çoğu hasara uğradı ve binlerce askeri denize döküldü. Akşamüzeri savaş tatil edildi ve Venedikliler Koyunadalarına, Osmanlı donanması da Karaburun yakınlarında Eğri limanına çekildi. Burada on gün kadar kaldılar. 18 Ocak 1695 günü Osmanlı donanması, düşmana kesin darbeyi indirmek ve Sakız adasını geri almak için Eğri limanından ayrıldı. Bu sırada Küçük Cafer Paşa, süratli bir gemiyle donanmaya yetişerek, Sultan II. Ahmed’in vefat ettiğini, yerine II. Mustafa’nın geçtiğini haber verdi. Mezzomorto Hüseyin Paşa, yeni padişaha zafer müjdesi götürmeğe yemin etti ve:-“Yâ Rabbi, sen büyüksün, her şeye kâdirsin, düşmanı karşıma çıkar, onu bana göster” diye dua etti. Bu dua kabul olmuş olacak ki, öğleye doğru şiddetli bir rüzgar çıktı. Hızla yol alan kalyonlar, Koyunadaları karşısındaki Kolokitya limanının onbeş mil ötesinde  Venedik kalyonları ile karşılaştılar ve hemen hücum ettiler. Savaş öğleye kadar sürdü. Hüseyin Paşa, rüzgarın bütün şiddetine rağmen, denizlere hükmederek dövüşüyordu. Pervasızca ileri atılıyor, düşman hatlarını bozuyor, gemilerde yangınlar çıkarıyordu. Venedikli amiraller ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Contarini:-Bu Mezzomorto bir sihirbaz! Diyordu. Hayır, sihirbaz değil, Hüseyin Paşa, uzun yıllar Venediklilerin elinde esir kalmış, onları gayet yakından tanımış ve kurtulduğu gün intikam yemini etmiş tecrübeli bir Türk amirali idi. Contarini kaçmak istiyor, fakat bunu başaramıyordu. Hüseyin Paşa bir an peşlerini bırakmıyordu. Eğer akşam karanlığı imdatlarına yetişmemiş olsa idi, koca donanma en ağır hezimete uğrayacaktı. Batmaktan ve yanmaktan kurtulabilen Venedik gemileri selameti kaçmakta buldular. O kadar korkmuşlardı ki, Sakız adasında daha fazla kalamadılar ve toplarını, araç ve gereçlerini, hatta bir kısım gemilerini bırakarak adadan kaçtılar. Hüseyin Paşa bu zaferi, veziriazama müjdeledi ve adaya derhal asker çıkarılmasını istedi. Derhal adaya hareket eden gemiler, karaya asker çıkardılar ve Sakız adası tek kurşun atılmadan teslim oldu. 22 Şubat 1695 günü kaleye tekrar Türk bayrağını çeken Hüseyin Paşa sevinç gözyaşları döküyordu. Böylece beş ay sonra, kaybettiğimiz Sakız adasını geri aldık.

KARAYİP KORSANLARI’NIN KORKULU RÜYASI

MEZOMORTO HÜSEYİN PAŞA Ülke TV’nin Sıra Dışı Programına katılan Yönetmen Erem Şentürk İlginç bir tarihi ayrıntıdan bahsediyor;


Hızır Reis’in kaptanlarından Hüseyin Paşa gençliğinde İtalyan denizcilerine karşı katıldığı bir savaşta 8-10 yerinden yaralanıp öldüğü sanılırken iyileşerek yeniden savaş alanına döndü..










Hüseyin Paşa’ya tekrar saldırdılar.. Üstelik bu sefer vücuduna yedi tane ok sapladılar.. Hüseyin Paşa buna rağmen canını dişine takarak savaşamaya devam etti..

Bu nedenle Venediklilerin “Yarı ölü” manasına kullandıkları İtalyanca “Mezzo-morto kelimesinden bozma olarak Hızır Reis'in Kaptanı Hüseyin Paşa  tarihimizde Mezamorta diye anılmaktadır.

Karayip korsanlarının bir türlü öldüremedikleri Mezzo Morto Hüseyin Paşa’dan korkulu rüyaları olarak bahsederler ve sürekli onunla savaşırlar.. Hatta Karayip Korsanlarının savaştıkları korsan geminin ismi ile  Hüseyin Paşanın gemisinin ismi aynıdır; Kara İnci ve Sancağı siyahtır..

KİMDİR?

1683’te Cezayir Beylerbeyi oldu. Bu görevde iken Fransızlara karşı zaferler kazandı. İstanbul’a gelip kaptan-ı derya atandı. Venedikliler Sakız’ı işgal edince 7-8 Şubat 1695’te 44 gemiden mürekkep Türk Donanması Kalyonlar Kaptanı sıfatı ile Eski Foça önündeki Orak Adasından kalkarak Venedik donanmasının bulunduğu Koyun Adalarına gitmiştir. Burada 60’tan fazla gemiden oluşan Venedik donanmasını bozguna uğratmış, bir çok gemilerini batırarak 9 Şubat 1695’te büyük bir zafer kazanmıştır. Bu savaşta Venedik amirali Benedetto Pisani öldürülmüş ve Venedikliler püskürtülmüştü.

Amcazade Hüseyin Paşa’nın Sakız muhafızı olmasından sonra da pek çok yararlılıkları görüldü. 1696’dan 1701 yılına kadar kaptan-ı derya olarak görev yapan Hüseyin Paşa, ıslahatçı bir amiral idi. Emrindeki donanmanın eksikliklerini bildiği için yeni düzenlemelere girişti. Yeni bir bahriye teşkilat kanunu hazırladı. Çektirilerle birlikte öncü kuvvet olarak yelkenli gemiler yaptırıp donanmada yer almasını sağladı.

1682'de Fransız Amiralı "Abraham Duquesne"'in Cezayir'i top ateşine tutması
Türk asıllıdır.[1] Belgelerde ilk defa ismi Hüseyin Ağa olarak 1674'de Cezayir Beylerbeyliği'nde bir gemi kaptanı-reis olarak geçmektedir.

1682-1688 döneminde Fransız Amiralı Abraham Duquesne'nin Hristiyan esirleri kurtarmak amacıyla Cezayir şehrini, yani 1682, 1683, 1684 ve 1688 yıllarında, top bombardımanına tutmuştur.[2] 1682'de ilk bombardımanda Hüseyin Ağa o şehirde bulunmakta idi. Ertesi yıl Hüseyin Ağa Batı Ocağı Cezayir Beylerbeyliği donanmasının bir korsan filosunun kaptanlığını yapmıştır. 1684 yılındaki Fransa'nın Cezayir şehri bombardımanı sırasında Cezayir'de efektif siyasi güç olarak ortaya çıkan ikinci Cezayir Dayısı "Baba Hasan" onu Fransızlara rehin olarak ve müzakereler yapmak üzere göndermiştir. Hasan Ağa Fransız Amiralı ile ile görüşmüştür ve "Yüz Yıllık Antlaşma" imzalamış ve sulh yapılmasını sağlamıştır. Hasan Ağa şehre döndükten sonra, kendini tutan denizcilerin askeri desteğiyle Dayı Baba Hasan'ı bir komplo ile öldürmüş ve onun yerine üçüncü Cezayir Dayısı olduğunu ilan etmiştir. Bundan sonra Osmanlı devleti efektif olarak Cezayiri idare eden üçüncü Cezayir Dayısı olan Hasan Paşa'yı Cezayir Beylerbeyi olarak da tayin etmiştir. Hüseyin Paşa 5 yıl kadar süre ile hem dayılık hem de beylerbeyi nami ile valilik yapmıştır. 1689'da Hasan Paşa dayılıktan ayrılmış ve dördüncü Cezayir Dayısı olarak "İbrahim Hoca" bu göreve geçmiştir. Fakat Hasan Paşa Cezayir Beylerbeylik görevini korumuştur.[3]

1688–1689 döneminde ilk kez Kaptan-ı Deryalık görevini yaptı. Bu sırada Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın bir parçası olarak Venedikliler 1687'de Atinayı ellerine geçirmekle beraber Osmanlı ordusu ve donanması tarafından hücum altında bulunmakta ve veba salgını ile uğraşmakta idiler. Nisan 1688'de Mora'dan çekildiler. Temuz 1688'de ise daha önce amiral olarak ün yapmış ve sonra Venedik Dükü görevine seçilmiş olan ünlü "Morosini" komutanlığında Eğriboz adasına büyük bir askeri güçle çıkartma yaparak kaleyi kuşattılar. Fakat Osmanlı güçlerinin hem karadan ve hem de denizden desteğiyle kale Venediklilere karşı koydu. Venedikliler veba salgını dolayısıyla da büyük zayiat verdiler. Vebadan ölenler arasında daha önce kara komutanı olarak kendine büyük isim yapmış olan General Konigsmarck da bulunmaktatydi. Ekim de Venediklilerin son hücumundan sonra Venedik ordusu 9.000 kişi zayiatla Eğriboz'dan çekildi. Venediklıer 1889'da Monemvasia kalesine de hücum ettiler fakat donanma desteği ile bu hücum püskürtüldü. 1689 yılında Mezzomorto Hasan Paşa kaptan-ı derya görevinden alındı ve yeine Mısırlıoğlu İbrahim Paşa kaptan-ı derya oldu.

Amcazade Hüseyin Paşa kaptan-ı derya iken Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın bir parçası olarak 9 Şubat 1695 tarihinde Venediklilerle yaptığı Koyun Adaları Deniz Savaşı'nda büyük bir zafer kazandı. Sakız Adasını Venediklilerden geri aldı. 19 Eylül 1695'de Yera'da Venediklileri bir kez daha yenilgiye uğrattı. Kazandığı bu başarılardan sonra 1696 yılında Kaptan-ı Deryaliga getirildi. 1696-1701 yılları arasında bu görevi büyük bir başarıyla sürdürdü.

Mezomorto Hüseyin Paşa Osmanlı Donanmasına birçok yenilikler getirdi. 1701 yılında Osmanlı tarihinde ilk kez olarak Sadrazam Amcazade Hüseyin Paşa'yla birlikte Bahriye Kanunnamesini hazırladı[4]. 21 Temmuz 1701'de görev başında öldü.

Not: Erem Şentürk programda Hasan Paşa diyor ama kaynaklarda Hüseyin Paşa olarak geçiyor

Konu ile ilgli programı izlemek için:

http://hakaretyokhakikatvar.wordpress.com/2013/09/26/mezzo-morto-hasan-pasa-ve-karayip-korsanlari/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder