29 Haziran 2011 Çarşamba

Bilgiç, Emin

EMİN BİLGİÇ(08 Ocak 1916- 20 Ocak 1996)
Necmettin SEFERCİOĞLU
Tanıdığım Ünlü Türkçüler. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2005
O, Türk toplumunca yadırganan bir alanda milletlera­rası üne ulaşan bir bilim adamı; Türk kültür hayatının yönetilmesi ve yönlendirilmesi çalışmalarının başında bulunmuş, önemli hizmetler yapmış değerli bir düşünce ve kültür önderiydi. Fakat; en seçkin niteliği, kuşkusuz, milliyetçiliği idi. Milletinin kültürünü korumak ve yükseltmek yolunda birçok başarıları gerçekleştiren bir Türkçüydü. Aynı zamanda değerini kanıtlamış iyi bir yönetici idi.
* * *
Mehmet Emin Bilgiç, 08 Ocak 1916 günü Isparta ili­nin Şarkîkaraağaç ilçesinde doğdu. Kuşaklar boyunca din bilginleri yetiştirmiş bir aileden geliyordu. O ailenin seç­kin bir üyesi olan müderris ve müftü Sâdık Bilgiç Bey’in dört oğlunun en büyüğü idi.1
İlkokulu 1929'da Şarkîkaraağaç'ta, ortaokulu 1932'de Yalvaç'ta, Afyonkarahisar ve Ankara'da okuduğu liseyi de 1935'te Ankara Erkek (Atatürk) Lisesi’nde bitirdi. Ardından, Ankara'da o yıl açılan Dil ve Tarih-Coğrafva Fakültesi'nin ilk öğrencilerinden biri oldu. Fakültenin en zor ve o sıralarda çok yadırganan dallarından biri olan "Sümeroloji"yi seçti. 1940'ta, bitirdiği o kürsüye 'ilim yardımcı' olarak girdi. 1943'te Sümeroloji dalında 'edebiyat doktoru' sanını kazandıktan sonra, aynı kürsünün asistanlığına alındı. Kasım 1948'de de 'doçent' oldu ve Ocak 1949'da 'eylemli doçent'liğe atandı. 07.11.1949-30.01.1950'de askerlik görevini yaptı. 1952-54'te İngiltere'de bilimsel araştırmalarda bulundu. 1955 yılında pro­fesör, 1956'da da ‘Sümeroloji Kürsü Profesörü (başkanı)’ oldu.
27 Mayıs 1960 askerî darbesinin ardından, 147 öğretim üyesi arasında, üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı. Bilimsel çalışmalarını bir yıl süre ile Almanya' da sürdürdükten sonra, uzaklaştırma yasasının yürürlükten kaldırılması üzerine, Mayıs 1961'de yurda ve DTCF’deki görevine döndü. 1966-68'de DTCF dekanlığı ve ıızun yıllar Ankara Üniversitesi Senatosu üyeliği yaptı. 1975-77 ve 1979-80 yıllarında da, ek görev olarak, Kültür Bakanlığı müsteşarlığı görevini yürüttü. 1980 başında oluşturulan Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü' nün başkanlığını yaparken, 1983 yılında 'yaş haddinden' emekli oldu. AÜDTCF' nin Sümeroloji Anabilim Dalı'nda gönüllü olarak sürdürdüğü lisansüstü derslerini ve bilim çalışmalarını uçmağa vardığı 20 Ocak 1996'ya kadar bırakmadı. 22.01.1996'da Gülveren (Cebeci) Asri Mezarlığı'nda vatan toprağına emanet edildi.
* * *
Emin Bilgiç Bey’i 1956 yılında, Osman Turan Hoca ile birlikte, Ankara Türk Ocağı'nda tanıdım. O sırada Turan Koca başkan, Bilgiç Hoca başkan yardımcısı yetkisinde yönetim kurulu üyesi idi. Ocağın memurları olarak daha çok Emin Bey ile muhatap olurduk. Osman Hoca'nın bize biraz sertçe gelen tabiatına karşılık Emin Bilgiç Hoca yu­muşak huylu idi. Biz gençlerle senli-benli konuşmayı se­verdi. Kusurlarımızı azarlayarak değil; öğütleyerek açıklardı. Bu yüzden onu kendimize daha yakın bulur­duk.
1957 yılında ocak memurluğundan ayrıldım. Emin Bilgiç Bey, 1958'de Osman Turan Bey başkanlığındaki Türk Ocakları Merkez Heyeti'nde Genel Başkan Yardımcısı oldu. Ben de onların bıraktığı Ankara Türk Ocağı Yö­nelim Kurulu'nun üyeliğine seçildim. Böylece ortak çalış­malarımız, bu kez âmir-memur olarak değil, aynı kurulu­şun üst ve alt yönetimlerinde görevli üyeler olarak Mayıs 1960 sonuna kadar sürdü. O tarihte öteki DP milletvekil­leri ile birlikte tutuklanıp Yassıada' ya götürülen Osman Turan Bey’e yönelik olarak merkez heyetince girişilen çirkin uygulamalara karşı çıkmak yüzünden ocaktaki gö­revimden ayrılmak zorunda bırakıldım. Fakat; Bilgiç Ho­ca, merkez heyeti içinde, ocak darbecilerine karşı müca­deleyi, Galip Erdem ile birlikte sürdürdü (Sonunda, o iç darbeciler, 1961 kurultayında, aklanamadan, yönetimden uzaklaştırıldılar).
Ben 1956 yılında DTCF Kütüphanecilik Bölümü'ne öğrenci olmuş, 1957'de de Türkçü ağabeylerin kurduğu 'Hür Basım ve Yayınevi'ni çalıştırmağa başlamıştım. Bun­lar Bilgiç Hoca ile ilişkilerimi pekiştirmeme yardımcı ol­du. Fakültede onu sık sık görüp konuşabiliyordum. Ho­ca, bir gün bir dosya ile basımevimize geldi. O dosyada saygıdeğer babası Sâdık Bilgiç Bey’in öğretici nitelikteki manzumelerinden oluşan iki kitabının müsveddeleri vardı. Onların basılmasını istiyordu. Bu öneriyi severek üstlendim. O iki kitabın akıcı bir üslûpla yazılmış metin­lerinin dizgi işini, dizgiciye bırakmayarak, kendim ger­çekleştirdim. Bu dizgi-düzenleme ve basma sürecinde Emin Hoca, özellikle düzeltmeler için, sık sık basımevine geldi. Bu ziyaretler sırasında çok güzel, benim için çok yararlı sohbetlerimiz de oluyordu. Hoca, bir-iki kez de saygıdeğer babasını getirmiş; bana onu da tanımak, tatlı sohbetlerinden yararlanmak fırsatını kazandırmıştı2.
Emin Bilgiç Hoca ile ilişkilerimiz, benim DTCF'ye asistan olarak girişimden sonra daha da sıklaşarak sürdü. Kültür Bakanlığı'nda müsteşarlık yaptığı sıralarda ise, Türk Kütüphaneciler Derneği’nin Genel Başkanı olarak, kendisi ile meslekî konularda işbirliğinde bulunduk. O dönemlerin ilgi çekici bir olayı da, yayınlanması İsmail Arar' ın bakanlığı sırasında (1972) kararlaştırılıp bas­kıya verilmiş olan, fakat araya ilk Ecevit iktidarının (1973-74) da girmiş olması yüzünden basılması durdurulan, Weingast' tan çevirdiğim Komünizmin İç Yüzü adlı kitabın yayınlanmasının, onun ilk müsteşarlığı sırasında, ancak 1977'de gerçekleştirilmiş olması idi3.
Hoca ile ilişkilerimiz emekli oluşundan sonra da ak­samadan sürdü. 1980'li yıllarda, merkez hars heyetinin üyeleri olarak, Türk Ocağı çalışmalarına ve etkinliklerine birlikte katıldık.
* * *
Prof. Dr. Emin Bilgiç, Ankara Üniversitesi ile Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ndeki milliyetçi etkinlikleri da­ima desteklerdi. O, etkinliklerde milliyetçi öğretim ele­manlarına ve öğrencilere öncülük eder, yol gösterirdi. Fa­külte kurullarında da milliyetçi olarak tanınan öğretim elemanlarının önderliğini yapardı.
Bilgiç Bey’in müsteşarlık dönemleri, Kültür Ba­kanlığı’nın gelişmesine yönelik önemli adımların atıldığı bir süreç oluşturdu. O yıllarda Bakanlığın örgütlenmesi tamamlandı, Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı kurul­du. Y. Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi başkanlığındaki bir kurulun yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde yaşamış Av­rupa ülkelerinde4 bulunan (nasılsa bugünlere kalabil­miş) Türk mimarlık anıtlarının belirlenmesi, incelenme­si, bilimsel kayıtlarının yapılması ve bu kayıtlara ilişkin dört ciltlik bir eserin5 hazırlanması çalışmaları da Bilgiç' in öngörüsü, gayretleri ve mücadeleleri sonunda ger­çekleşti. Klasik Türk Musikîsi ile Türk Halk Musikîsi ve oyunlarının koro ile ekipleri de bu süreçte oluşturuldu. Yine o süreçte bakanlıkça Millî Kültür, Kültür ve Sanat, Dünya Edebiyatı’ndan Seçmeler dergilerinin çıkarılması ya­nında çok sayıda eserin yayınlanması da sağlandı. Kısacası; Kültür Bakanlığı, birçok yeniliği Emin Bilgiç Bey’in önderliğinde gerçekleştirdi.
Onun, Türk Ocağı'ndaki çalışmaları da önemlidir. 1956 yılından başlayarak, bu gönüllü kuruluşun Ankara Ocağı ve merkez heyetinde yönetim kurulu üyesi, başkan yardımcısı (1956-59), genel başkan yardımcısı (1959-60), genel başkan (1973-74) ve denetleme kurulu başkanı (1984-86) olarak hizmet etti. 1980-90 arasında ise bu hizmetini hars heyeti üyesi olarak sürdürdü. Ocak çalışmalarına görüş ve düşünceleri, yönlendirmeleri ile önemli katkılarda bulundu. Türk Ocağı'nın yayın organı Türk Yurdu ile de yayın kurulu başkanı ve yazar olarak il­gilendi.
Prof. Dr. Emin Bilgiç'in gönüllü kuruluşlara yönelik önemli çalışmalarından biri de, 1966 yılında, ünlü bilim ve kültür adamları ile birlikte "Selçuklu Tarih ve Medeni­yeti Enstitüsü" nün kuruluşuna katılması ve uçmağa varı­şına kadar başkanlığını yapmasıdır. Enstitü onun teklif ve çabaları ile Malazgirt'te bir 'Fetih Abidesi'nin yaptırıl­ması, ‘Alparslan Hatıra Altınları’ nın bastırılması tasarım­larını gerçekleştirmiş; yazık ki kısa ömürlü olan Selçuklu Araştırmaları Dergisi ile birlikte Selçuklu tarih ve kültürüne ilişkin bilimsel ve edebî birtakım eserler yayınlamıştır.
* * *
Prof. Dr. Emin Bilgiç, bir bilim adamı olarak 'Sümero­loji' alanının Türkiye'deki tartışmasız ilklerinden ve öncülerindendi. O, alanın dünyadaki ender ve saygı duyu­lan bilginlerinden biri idi. Sümeroloji alanında ilgi gören, takdir edilen kitaplar, yerli ve yabancı bilim dergilerinde yer alan bilimsel yazılar yayınlamıştı. Onlar, tabiî olarak, alanla ilgili olmayanların veya ona özel ilgi duymayan­ların yadırgayabilecekleri yayınlardı. Bu tür bilimsel ve meslekî yazıları AÜDTCF Dergisi, DTCF Yıllık Araştırmalar Dergisi, Belleten, Türk Arkeoloji Dergisi, Anatolia gibi dergiler ile Türk Ansiklopedisi ve Türk Tarih Kurumu'nun değişik kongrelerine ilişkin kongreye sunulan tebliğler başlıklı ya­yınlarında yer almıştır. Onun eğitim, kültür, siyaset ağır­lıklı düşünce yazıları ise Türk Yurdu, Ülkemiz, Selçuklu Araştırmaları, Önasya, Millî Kültür gibi dergilerde ve bazı gazetelerde çıkmıştır. Bunların bir bölümü Maarif Dâvamız (1986) ve Milli Kültür Dâvamız (1986) adları ile yayınlandı. Ayrıca; A.J. Toynbee' den aktardığı Dünya ve Garb = The World and the Wesl (1965) adlı bir de çevirisi bulunmak­ladır.
Prof. Dr. Emin Bilgiç'in bilim çalışmaları ve yöneticiliği daima anılacak değerdedir. Türk kültürü, milleti ve milliyetçiği onun çabaları ile pek çok değer kazan­mıştır.
Archivum Anatolicum = Anadolu Arşivleri adlı bilim der­gisi 1997'de yayınlanan 3. sayısını, "Emin Bilgiç Anı Kita­bı" adı ile, özel sayı olarak yayınladı. İslâm Tarih, Sanal ve Kültür Araştırmaları Vakfı (İŞAR) da bir Emin Bilgiç: Hatıra Kitabı (2000) çıkardı.
1.       İkinci oğlu Sait Bilgiç hem ünlü 'Irkçılık-Turancılık Dâvâsı'nın 24 sanığından biri, hem başka bir devlet terörü sonunda kapatılan Türk Milliyetçiler Derneği'nin genel başkanı, hem DP Isparta milletvekili olarak ünlü Yassıada Dâvaları’nın sanığı, hem de iyi bir avukat ve ya­zardı. Üçüncü oğlu Saadettin Bilgiç, kadın-doğum hastalıkları uzmanı bir hekim ve uzun süre milletvekilliğinin ardından bir süre ulaştır­ma bakanı olarak hizmette bulunmuş önemli bir siyasetçidir. Türk Milliyetçiler Derneği Dâvası’ nın sanıklarından olan dördüncü oğlu Süreyya Bilgiç'i ise, hayata genç bir hukukçu olarak adım attığı bir dö­nemde uçmağa uğurladık.
2.       Basımevimizde dizip bastığımız o iki kitabın adlarını şimdi hatırlamıyorum. Bende olan nüshalarını da, kitaplarım kutular için­
de, depoda saklama zorunluluğundan ötürü, bulamıyorum. Bu yüzden adlarını verme imkânım yok.
3.       Kitap 30.000 (otuz bin) adet basılmış, sol basının hayli tepkisini çek­miş; kısa bir sürede de tükenmişti.
4.       Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya ve Macaristan.
5.       Bu eserin ilk cildi E. Bilgiç'in ikinci müsteşarlığı sırasında basılırken, 1977'de iktidarın değişmesi ile basılması durdurulmuştu. Eserin basılıp yayınlanması, sonraki yıllarda, İstanbul Fetih Cemiyeti’nce gerçekleştirildi.
6.       Bu yatıyı hazırlarken bu eserlerdeki bilgilerden çok yararlandık. Hazırlayanların himmeti var olsun!
KAYNAKÇA:
SEFERCİOĞLU, N. (2005). Tanıdığım Ünlü Türkçüler. İstanbul: Ötüken Neşriyat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder