5 Haziran 2011 Pazar

Çobanzade, Bekir Sıtkı

ÇOBANZADE
Hakan Coşkunarslan

“Benim yazilarim hicbir sey gostermese de kirilan, coken, darmadaginik bir sekilde yayilan, belki bugun yarin olup, yok olup gidecek Kirim Tatarini, onun hatalarini, kusurlarini, kederlerini, duygularinipek guzel gosteriyor; bir gun gelip tarih Kirim'la ugrasirsa, KirimTatari Kirim Tatarini ararsa, benim yazilarim ortaya cikar. Eger oyleolmasa da zarari yok.. Kirim Tatarinin bu kadar bayragi, sani, topragikayboldu, varsin benim de birkac uykusuz gecem, puslu, kederligunum kaybolsun.. Bana bu satirlari yazmaktaki zevk, bahtiyarlikyetisir.. Tatar dili, hic kimse konusmasa da, benim icin gene buyuk,gene lezzetli, gene iyi.. Cunku, onda benim yigit haklimin binlerce yillikkaygilari; kaygili, yigit sesi var.. Budapeste, 25 Aralik1919

Goruslerinizi bilmek isteriz. // Inci

1. Milli Cumhuriyetlerin SSCB’den silahlı yolla ayrılmasına hazırlanan ve “Büyük Türk Tatar Devleti”nin kurulmasına çalışan “Umumittifak Karşıdevrimci Pantürkist” teşkilat merkezinin üyesi ve Sovyet Hükümetine düşman olanların yanında yer aldı.
2. Kırım’da Azerbaycan’da, Özbekistan’da ve Dağıstanda  silahlı isyanın tahribat ve terörün hazırlanmasında faal görev yürütmüştür.
3. Türkiye ve Polonya istihbaratlarının casusu olarak iş yürütmüştür. Bu suçlardan dolayı 13 Ekim 1937’de  kurşuna dizilmek suretiyle öldürülmüştür.  (Ziya Bünyadov, GIRMIZI TERROR, Bakı 1993, s. 92)

“Siz kimlerle karşıdevrimci ilişkiler içindeydiniz? Sorusuna “Ben Çobanzade ve başkaları ile karşıdevrimci ilişkiler kurmuştum” Aziz Gubaydullin’in ilk sorgusundan 22 Mart-1937.
İkinci Sorgu, 9-20 Nisan 1937 de: “Karşıdevrimci milliyetçi teşkilat SSRİ’den ayrılmak şartıyla İngiltere’nin protektoratlığı altında Türk-Tatar halklarından ibaret bağımsız devlet yaratmak görevini karşısına koymuştur. Bu devletin terkibine Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan,
Tataristan, Başkırdistan ve Dağıstan Kumukları dahil olmalı idiler.........Cemiyetin adıyla bir sıra karşıdevrimci eser yayımlamıştık.
1) Bekir Vahaboğlu Çobanzade’nin “Türk tatar Dialektologiyası”
2) Halit Seyit Hocayev’in “Türk Dillerinin Mukayeseli Gramatikası”
3) M. Baharlı’nın “Azerbaycan’ın Tarihi İktisadi  İcmali
4) G.S. Gubaydullin’in “Hazarlar’ın Menşei Meselesine Dair”..

Yeni Türkistan S. 14 (26) Kanunisani 1930 Haberler bölümünden “Bakü Darülfünununda Milliyetçilik: Aynı gazetenin Zarya Vostoka, 29 XI, N.247) yazdığına göre Azerbaycan Devlet Darülfünunu’nda profesörlerin hemen hepsi milliyetçi ve sağruhlu imiş. Profesörler fırka ve sovyet teşkilatları
ile katiyen alakadar olmuyorlarmış. Yalnız profesörler değil, talebeler içerisinde dahi milliyetçilik temayülü hakim ve faal şeklalmıştır. Bundan başka Yahudi aleyhtarlığı yerli milliyetçilik (yani rusya’dan gelenlere karşı husumet) de kuvvetli bir cereyan halini almışimiş (Hakan Coşkunarslan, Aziz  Gubaydullin, Toplumsal Tarih,  S. 27 Mart 1996)

Bekir Sıtkı Çobanzade (Vahaboğlu)   hakkında İnci Bowman’ın yazısı üzerine hiç kimse tek satır yazmadı. Çobanzade Türkoloji bilminin ilk yerli (Türk olarak) araştırıcılarından birisidir. 150’den fazla kitap ve makalesi vardır. Ancak ülkemizde onun tek bir eseri bile yayımlanmamıştır. Sadece
Çobanzade değil, Gubaydullin’in, Halit Seyid Hocayev’in ve “Ölüm yıllarında” katledilen yerli araştırmacılarımızın hiçbirisinin eseri yayımlanmamıştır. Her ne hikmetse yabancı Türkologların  gördüğü itibarın binde birisini görmüyorlar. Mesele acaba sadece Türkolojinin meselesi midir?  Tabii ki
olamaz. Çobanzade sadece Türkolog değildir. Türk Halklarının içinden yetişmiş milliyetçi bilim adamlarının pek çoğunun “Hocasıdır”. Şairdir. Hem de gözleriniz dolmadan okuyamazsınız onun şiirlerini. Türkçü’dür. Hatta gerçek anlamda Turan’cıdır. Fikir adamıdır.  KGB arşivlerinde onla
ilgili neler yazıldığını yukarıda kısaca özetledim. Ancak onun kimliği ve kişiliğini anlatmak için bunlar yetmez. Bir Azerbaycan’lı tanıdığımla konuşurken babasından bahsetti bana. 1930’larda Bakü Üniversitesinde eğitim alan babasının hatıralarını naklederken  “Babam Çobanzade’nin öğrencisi
olmuş. Babam onun çok böyük adam olduğunu söylerdi. Yürüyüşü bile çok farklıymış derdi”. Onun öğrencisi olmakla gurur duyan kaç öğrencisi olmuştur kim bilir? İşte böyle bir insandır Çobanzade. Onun öğrencisi olabilmek bile insanlara gurur vermiş yıllar boyunca.
Ne mirza bar soyumda,  aytuvlu bir bay (meşhur bir zengin)
Babam bir çoban, anam Zaydapay (A.B.Taymas Zaydapay’ı alelade bir kadın olarak açıklıyor.  İsmail Otar ise bunun özel isim olduğunu Zahide veya Zaide Apay olduğunu yazıyor)
A.Battal Taymas babası için “sahici bir çoban idi” diyor. A.B. Taymas, Kırımlı bekir Çobanzade’nin Şiirleri, Türkiyat Mecmuası, C. XII, 1955)
Öyle ya bir çoban çocuğunun, dünyanın sayılı Türkologlarından birisi olduğu kaç kez görülmüştür. İstanbul Sultanisinde okumuş, Budapeşte’ye gitmiş ve Türkoloji eğitimi almış ve doğunun ilk profesörü olmuş bir çoban çocuğu!
....
Dükkancı Kosta’ya  borcumuz pek çok;
Yollamış  dün çocuğunu sövüp!
.........
Bayramda Bekirim galoşsuz kalmasın!
Zengin halkın çocuğu alaya almasın!
Komşu da, “bir yolcu keten soruyor.” diyor;
Bakayım belki ona satarım bir şey!
Sen otur, ağlama, oku, dua et!
Hecele “Amme”yi, oku, öğren “Tebbet”
Belimde al kuşak, saçağı sallanıyor!
Başımda kır kalpak, derisi boz gibi!
Alaycı, şakacı beğeniyor herkes!
Çobana bu kadar yakışsın giyecek!
....
Doğdum bir evde ocağı sönük;
Halkımın yüreği, bağrı kavruk!
Komşumuz Artinler, Kostalar idi;
Her biri şişko zengin, hep miras yedi!
Onlarda düğün olsa yok bize uyku;
Ölseler, git, ona ağıtlar oku!
......
Anamdan öğrendim, yanmayı, kavrulmayı;
Öz kirli çocuğum gibi kaygıyı sevmeyi !
Bırakın beni siz, zenginler, güzeller;
Gideyim, çobanlar beni bekler!
Sanki Kırım’da değil Türkiye’nin bir köşesinde yaşamış gibi geliyor. Çobanzade, İstanbul Sultanisinde okur ve Macaristan’a gider. İstanbul’u görmüştür. Ve İstanbul için şunları söyler:
İstanbul Türk dilini batırdı, boğdu
Türklüğü unuttu, türküsünü koğdu
İstanbul sebebi bu kekemeliğin
Bizi sarıp sarmalayan bu salaklığın!....
Bu günkü salaklığımızda hala aynı sebepten olsa gerek, Çobanzadeyi unutturanda. Kurtuluş Savaşı sırasında çeşitli Türk urukları arasından yetişen şairlerimizden Çolpan’ın “Anadolu Kışlagının Muzaffer Orduları”  ve Mağcan’ın Alıstaki Bavrıma” şiirlerini bilmemek mümkün müdür. Çobanzade’de bu sırada Budapeşte’de öğrencidir. O da soydaşlarına bir şiir yazar:
(ZAVALLI) MAĞDUR TÜRK
Mağdur Türk, bahtsız doğmuş;
Senin de yıldızın sessizce vurmuş.
        Geçmişinden bahsetmiyim, gözlerim aşağı bakıyor
        Tarihin açmayım, kalbim kavruluyor..
Yabancıların eline düştü mü sarayın?
Karardı, silindi mi yıldızlı ayın?
        Arab’ı Acem’i yalancı dostun
        Niçin sen onları koşuda geçtin?
Bir sürü düşmanın, gerçek düşmanın,
Bira diye içiyor, o mağdur kanını.
        Paşalar, ağalar, o hanım beğler
        Bir yığın sarhoş, elinde neyler?
Yolundan ettiler, doğru yolundan;
Dilini aldılar kuvvetsiz elinden...
        Cahilsin kendini anlayamadın.
        Kendini görüp te ağlayamadın
Barbarsın: Her yerde kendini yedin;
Yabancılara çocuklarını yedirip yaşadın..
        Yabancıların kaşına vurulmuş idin;
        Yabancıların tahtına kurulmuş idin..
Seninde var idi atadan kalan,
Kuvvetli bir dilin, parçalanmaz kalkan.
        Altıyüzyılda yalnız kış gördün
        Altıyüzyılda titreyerek yürüdün
“Osmanlı Devleti”..Ne yalan bir söz!..
Ne yanlış görüyormuş basiretsiz bir göz..
        Devletin senin ey mağdur Türk,
        Yüzlerce yıllar acı öksürük!
Bir gün gelir de uyanır mısın?
Kendi ana diline dayanır mısın?
        Karaman çobanı, o adsız yörükler
        Tali’siz kişiler, hakiki Türkler
Harekete geçerler mi kurtuluş görüp,
Türkçe söyleyip, Türkçe hıçkırıp..
        Bu günün karanlık benimki gibi
        Gün batıyor..Kar yağıyor..Bekledikçe..
Kâbe’de, başkası Kur’anı almış,
Peygamber bir derin uykuya dalmış;
        Mescidler tozlanıyor, örümcek ağ örüyor,
        Minberi görünmeyen kurtçuklar kemiriyor;
Bir Urum uzakta tarihini yazıyor;
“Barbarlar Tarihi” adını koyuyor..
        Bir korkunç sevinç var avcıların yüzünde,
        Dizilmiş duruyorlar, geyiğin etrafında
Yalnız benim uzakta duanı eden;
Yalnız benim elini göğe kaldırıp
“Ümid”e, “Ölmez!” diye ümidler verip
        Yalnız benim , ağlayacak yaz, kış, bahar..
        Yalnız benim, kardeşin, ben “Pis Tatar”
                                Budapeşte, 30 Ocak 1919

Kırımlı bir dostla konuşurken, Kırım’da bir İsmail Gaspıralı Üniversitesi açılmasından bahsetmiştik. Kırım’da bir Türkçe eğitim veren bir üniversite olmalı ve onunda adı İsmail Gaspıralı olmalı. Gönül Türkiye’de olsun ister ama,  Çobanzade’nin mağdur Türkleri hala mağdurlar. Bir gün böyle bir
üniversite olursa bu üniversitenin Türkoloji bölümüne de Çobanzadenin adı verilmeli. İsmail Otar’ın 1999 yılında “Kırımlı Türk Şair Ve Bilgini Bekir Sıdkı Çobanzade” adı ile yayımladığı kitabından başka pek fazla bir şey yok elimizde. Bekir Sıdkı Çobanzade ve sadece bir tek kitap! Bu durum vefasızlığın, mankurtluğun bir göstergesi değildir de nedir. İsmail Otar Beg’e minnettarız. Çobanzadeyle ilgili yüzlerce tez hazırlamak mümkündür. Eserlerinin tamamını Türkçe’ye aktarıp yayımlamakta. Türklükte  bilim dünyası da, bir an once “Salaklığını”üstünden atmalıdır ve Çobanzadesine sahip çıkmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder