29 Haziran 2011 Çarşamba

Bilgiç, Mehmet Said

MEHMET SAİD BİLGİÇ
Ömer ÖZCAN - Türk Yurdu Dergisi Ekim 2000 Sayı 158
Cumhuriyetin  75.  yılı münâsebetiyle  kamu  ve özel  finans  kuruluşlarının malî desteği ile çıkan,  geçen  yılların  fikrî  bilançosunun yapıldığı bir  makâleler toplusunda, radikal milliyetçi ideolojinin gelişme seyrinin anlatımında  örtülü olarak Cumhuriyeti kuranların  milliyetçilik ülküsü, taraflı ve yanlış bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Büyük şehirleri arasında bile karayolu ulaşımının güçlükle yapılabildiği  memleketimizin  taşrasından, yokluk ve sıkıntı içinde çile çeken mütevâzi ailelerin içinden süzülüp gelerek  liseyi bitirip yüksek tahsil için  İstanbul, Ankara’ya gelen, vatanını  ve milletini sevmekten başka düşünceleri olmayan  bir avuç genci, aşırılık çizgisinde dış ülkelerle  bağlantılı göstermek,  hangi ilmi tarafsızlıkla  bağdaşacaktır.(1) Bu gençlerin kaç tanesinin isimleri araştırmalarında dört elle sarıldıkları, kullandıkları  gizli Alman vesikalarında geçmektedir?  Milliyetçilik ve demokrasi mücâdelesini imkan bulduğu her  ortamda, ömrünün  sonuna kadar devam ettiren Mehmet Said Bilgiç’in  tercüme-i hâli ile birlikte, Türkçülük tarihimizin sahifelerini aralamak istiyoruz …
1-DOĞUMU   VE  AİLESİ
Mehmet Said Bilgiç 01.07.1920 tarihinde Isparta’nın Şarkikaraağaç İlçesinin Kale mahallesinin 106 hane nolu evde,  ailenin ikinci erkek çocuğu olarak doğmuştur. Anne ve baba tarafından dedeleri din âlimleriydiler. Babası Mehmet Sadık Bey o tarihlerde ilçede vâiz ve rüştiyede öğretmen olarak görev yapmakta idi. 1924’te kabul edilen Tevhîd-i Tedrisat Kanunu’na kadar Kale Câmiinin yanındaki dershanede müderris olarak ders vermiştir. Mehmet Sadık Bey, 1930-1932 yıllarında Şarkikaraağaç Belediye Başkanlığı 1933-1939 yılları arasında İl Genel Meclisi ve İl Dâimi Encümeni üyeliklerinde bulunmuştur. O dönemde geçerli uygulama  ile seçildiği  Şarkikaraağaç Müftülüğü görevinde  27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar  bulunmuştur. (2) 17.04.1971 tarihinde vefat etmiştir. İçinde müderris ve müftülerin bulunduğu bir aileden  gelen annesi Kadriye Hanım ise 22.09.1969 yılında vefat etmiştir. Ağabeyi  Prof. Dr. Emin Bilgiç DTCF’den 1940 yılında mezun olarak aynı yerde asistanlığa başlamıştır. Bu fakültede dekanlık, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerini de  yapmıştır.  1954 yılından itibaren Türk Ocaklarının çeşitli kademelerinde vazife almış, 1959-1961 döneminde  Prof. Dr. Osman Turan’ın Genel Başkanlığı döneminde, Türk Yurdu dergisinin 271-274 sayılarının yazı işleri müdürlüğü görevini üstlenmiştir. 1973-1974 yılları arasında  Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevinde de bulunan Emin Bilgiç, 20.01.1996 yılında Ankara’da vefat etmiştir.  (3)Ailenin üçüncü erkek çocuğu 19.08.1926 doğumlu Dr. M.  Sadettin Bilgiç İstanbul Üniversitesi  Tıp Fakültesi’ni bitirmiştir. Sağlık Bakanlığındaki  değişik görevlerden sonra siyasi hayata  girerek 1961-1980 yılları arasında Isparta ve İstanbul Milletvekili olarak parlamentoda bulunmuştur. Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın 1964 tarihinde ölümü üzerine Genel Başkan Vekili olmuş, hemşehrisi Süleyman Demirel’e karşı girdiği genel başkanlık seçimini kaybetmiştir. Adalet  Partisi’nde   genel başkan yardımcılığı  görevinde, Demokratik Partinin kurucuları arasında bulunmuştur. 1967-1969 yılları arası Ulaştırma, 1977 yılında Milli Savunma Bakanlığı görevlerinde  bulunmuştur. Ailenin en küçüğü olan  04.07.1929 doğumlu Süreyya Bilgiç,  Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra bekar ve henüz 4 aydır  Milli Korunma Müfettişliği vazifesinde bulunmakta iken  25.06.1957’de denizde boğularak ölmüştür . (4)Said Bilgiç  17.3.1952 tarihinde, Bartın 04.08.1931 doğumlu  Zübeyde İhsan Güner   hanımla evlenmiştir . Kayınpederi Ahmet Tevfik  Noyan,  Isparta-Eğirdir’ in  Barla kasabasından  olup, Türk  Ocaklarının kuruluş dönemlerinde hizmeti geçenlerdendir. Noyan , 1928-1930 yıllarında Şarkikaraağaç ilçesinde kaymakamlık  görevinde bulunmuş, memleketin değişik köşelerinde  idareci olarak görev yaptıktan sonra  İstanbul’a yerleşmiştir. 1963 yılında ki ölümü sırasında  Türk Ocakları  Merkez Heyetinde Muhasip görevinde bulunmakta idi. Bilgiç, evliliğinden, Şarkikaraağaç 26.02.1953  doğumlu Sıdıka Mefkure Ufuk ile Ankara 07.08.1959 doğumlu Süreyya Işık isimli iki kız evlat sahibi olmuştur. Küçük kızı Süreyya Işık, Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul ile   22.09.1982 tarihinde evlenmiş , bir müddet sonra ayrılmıştır . Kızlarının evliliklerinden Babür, Muzaffer ve Osman  isimli  üç torunu bulunmaktadır. İçli bir insan ve gönül adamı olduğunu yakın arkadaşları ifade ediyorlar. Hayatının son yıllarında vücudu oldukça yıpranmıştı. Şeker ve kalp rahatsızlıkları vardı. 1987 yılında  açık kalp ameliyatı oldu. İnandığı dava uğruna ömrünün üç devresinde hapis yatarak çile çeken Said Bilgiç, ilk gençlik yıllarında yakalandığı hastalıkları ömrünün  sonuna kadar taşımış, geçirdiği kalp krizi sonucu  13.08.1988 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Cenazesi  15.08.1988 günü  Fatih Camiinde kılınan öğle namazını müteakip Zincirlikuyu mezarlığında defnedilmiştir. O sırada Milliyetçi Çalışma Partisi Genel Başkanı olan Alparslan Türkeş vefatı sebebiyle yayınladığı mesajda ‘ömrünü Türk Milliyetçiliği için  harcamış, gerçek bir fikir ve dava adamı’ olduğunu belirtmiştir.(5)

2-TAHSİL HAYATI
İlkokulu Şarkikaraağaç Merkez İlkokulunda  bitirmiştir. 1932-1933 ders yılında babasının İl Dâimi Encümen âzâsı olması sebebiyle ailenin Isparta’ya nakli mekan yapmasından dolayı Orta 1’inci Sınıfı burada okumuştur. 1933-1934  öğretim yılında, üç erkek kardeş Afyon’da okula devam etmeye başlamışlardır. Said ve Sadettin Bilgiç Afyon’da 2-3 ay okuduktan sonra kayıtlarını Isparta’ya aldırdılar. (6) Babalarının görevinden ayrılarak memleketine dönmesi üzerine aynı yıl içinde iki kardeş kayıtlarını bu defa Yalvaç Ortaokuluna aldırdı. Said Bilgiç, lise tahsiline  Afyon’da başladı. 1937-1938 öğretim yılında Konya Lisesine naklederek gündüzlü olarak eğitimine devam etti. Tekrar döndüğü Afyon Lisesi  Edebiyat Bölümünü 1938-1939 öğretim yılı Eylül döneminde  bitirdi. Bitirme ve olgunluk imtihanı dereceleri iyidir. Ailenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar sebebiyle yüksek tahsiline  devam edemedi. Kısa bir süre ilçelerine bağlı  Çarıksaray kasabasında ilkokul öğretmenliği yaptı. Balıkesir’de  maiyet memuru olan dayısı Sait Köksal’ın desteği ile 29.02.1940 ve 22.10.1940 tarihleri arasında Balıkesir Küpeler Nahiye Müdürlüğü  namzetliği  görevinde bulundu.1940 yılında yazıldığı Ankara Hukuk Fakültesi’ni  yatılı öğrenci olarak okuyup 06.06.1944 tarihinde iyi derece ile bitirdi.

3-MESLEK   HAYATI
30.06.1944  ile 31.10.1945 tarihleri arasında 130 lira aslî maaşın emsâli hâsılı ücret alarak, Ankara stajyer hâkimliğinde  bulundu . Bu süre içinde 13.07.1944 tarihinde Örfi İdare Komutanlığı kararı ile tevkif edilmiştir. 17.04.1945 tarihinde beraat etmesi üzerine 18.4.1945 günü yeniden görevine başlamıştır. 225 lira maaşla, stajyer  hâkim adaylığını 31.03.1947 ile 01.08.1947 tarihleri arasında yaptıktan sonra, 30.07.1947’de Gümüşhane hâkim yardımcılığına tâyin edilmiştir. Gümüşhane’de  görevli iken izinli olarak  memleketine geldiği sırada süresi bitmeden Bakanlıkça telgrafla görevine dönmesi istenmiştir. İzin süresi bitmeden  dönmeyeceğini telle bildirmesine rağmen Bakanlığın ısrarı üzerine, mecbûri hizmet yükümlülüğü olmasına rağmen siyasete girmeyi düşündüğü için vazifesinden istifa etti. (7) İstifası 01.12.1948 tarihinden itibaren kabul edilmişti. (8)

4-FİKRİ VE SİYASİ HAYATI
Said Bilgiç’in öğrencilik yılları zorluklar içinde geçmişti. Babasının siyasi ve ilmi bakımdan taşra seçkinleri içinde bulunmasına rağmen, üç kardeşin birden tahsil hayatına, çevre illerde ekonomik güçlükleri göğüsleyerek devam etmelerini gerektiriyordu. Göller bölgesi çevresinde ki  Denizli, Afyon ve Konya illerinde  lise bulunmakta idi. Birbirine yakın olan bu iller arasında karayolu bağlantısı henüz yoktu. Demiryolu hattı İzmir’den Dinar’ın Çapalı istasyonuna kadar gelmişti. Sonra ki yıllarda yapılan çalışmalarla, Karakuyu istasyonunda demiryolu hattı, Afyon ve Keçiborlu olmak üzere ikiye ayrılacak, inşaat ilerledikçe  Ankara ve İstanbul bağlantısı sağlanacaktır. Kapalı bir  yapıya sahip olan yeni Cumhuriyetin ekonomisi, 1930 lu yıllarda ki dünya ekonomik krizinden etkilenmiştir. Köylü, ürettiği malların değerini bulmaması sebebiyle  fakirlik ve sıkıntı içinde bulunuyordu. Böyle bir ortamı görerek yetişen Bilgiç’in, memleket meselelerine âşina olmaması düşünülemez. O sırada DTCF’de etkili olan solcu hocalara ve onların yönlendirdiği solcu öğrencilere karşı değişik fakültelerde bulunan öğrenciler, bir araya gelip toplanarak, aralarında fikrî tesanüdü sağlamaya gayret etmekte idiler.(9)
1944 yılında  Nihal Atsız, Orhun dergisinde yayınladığı iki açık mektupla ( 15-16. sayılar, Mart-Nisan 1944) maarif içindeki komünist düşüncede olanların isimlerini  ve faaliyetlerini   açıklamıştı. Orhun’da yayınlanan ilk mektuptan sonra 04.03.1944 tarihinde Ankara’dan  gönderilen bir telgrafta ‘Orhun’un son sayısında çıkan ve fikirlerimizin gerçekleşmesi yolunda büyük bir adım teşkil eden ateşli yazınız bizi son derece mütehassis etmiştir’ denmekte idi. Telgrafı Cebbar Şenel, Said Bilgiç, Kemal Çetinsoy, Turan Aka, İsfendiyar(Baruönü olmalı), Hüseyin imzalamıştı.(10)Mektupta  suçlananlardan  Sabahattin Ali, Hasan Âli Yücel ve Falih Rıfkı Atay’ın  isteklerine  uyarak eski arkadaşı Nihal Atsız’ı  kendisine hakâret ettiği iddiası ile mahkemeye verdi. İkinci duruşmanın   yapılacağı 3 Mayıs 1944 tarihinde Ankara’da; adliyede ve dışarıda Türkçü öğrencilerin nümâyişleri oldu. Said Bilgiç o sırada Ankara Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı  idi. İddiaya göre o Nihal Atsız, Cemal Oğuz Öcal, Cebbar Şenel  ile birlikte 2 Mayıs 1944 günü bir nümâyiş tertibine karar vermişlerdi. Aynı gün Cebbar Şenel ile birlikte onbeş kadar genç Samanpazarı Set üstündeki parkta toplanarak bir eve gitmişler, nümâyişin nasıl icrâ edileceğini kararlaştırmışlardır. (11) ‘1944 Milliyetçilik Olayı’ olarak tarihe geçen ve her yıl ‘Türkçüler Günü’ olarak kutlama vesilesi olan bu hâdiseden sonra öğrenci ve memurlar arasında geniş tutuklamalar yapıldı. Cumhurbaşkanı o yıl 19 Mayıs münâsebetiyle yaptığı konuşmada, milliyetçileri  suçladı.(12) O sırada devam etmekte olan savaşın gidişâtından, Sovyetlerin bulunduğu tarafın gâlip geleceği belli olduğu için, tutuklanma  sırası komünistlerden sonra  milliyetçilere gelmişti.
Said Bilgiç, olayların geliştiği sırada Ankara Adliyesi Birinci Asliye Hukuk Mahkemesinde hâkim namzedi olarak   görevine başlamıştı. Henüz 14 günlük stajyer hâkim iken 13.07.1944 tarihinde Örfi İdâre Komutanlığının  kararı ile tutuklanarak İstanbul’a  gönderildi. O sırada tutuklular, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bulunduğu Sansaryan Han’da (13) bulunmakta  idiler. Soruşturma da  49 kişinin  sorgusu yapılmış ve bu kişilerden  33’ü tutuklanmıştı. Tutuklanan 33 sanıktan 10’u,  27 Temmuz 1944 günü serbest bırakıldı. Burada tutuklulara yapılan eziyetler,  çektikleri sıkıntılar,  teferruatlı olarak değişik vesilelerle yazıya geçirilmiştir. Bilgiç, sıkıntılı zindan günlerinin hatırası olarak beraber-  inde , ömür boyu çekeceği ve ölümüne sebep olacak olan nefes darlığı hastalığını getirmiştir.(14) Bilgiç’in de aralarında bulunduğu geriye kalan 23 sanık, İstanbul 1 nolu Sıkıyönetim Mahkemesinde yargılanmışlardır.(15) Davanın görüldüğü mahkemede  134 oturum yapıldı. Askeri mahkeme 29 Mart 1945 tarihinde kararını açıkladı, Bilgiç beraat etti.
1 Kasım 1945 tarihinde Yedek Subay okuluna gitti. Piyade  asteğmen olarak  yaptığı askerlik hizmetini 25.03.1947 tarihinde tamamladı.
II. Dünya Savaşı yılları boyunca devam eden Sıkıyönetim İdâresinin savcısı Kâzım Alöç,  1967 yılında Yeni Gazete’de hâtıralarını neşretti . Hâtıralarda isimleri geçenlerden Alparslan Türkeş, aynı yıl Yeni İstanbul gazetesinde ‘Türkeş Konuşuyor’ başlıklı yazı dizisi  hakkında ki iddialara cevap verdi. İç sayfalarda tam sayfa  olarak devam eden dizi sırasında, 1944 hâdisesine iştirak edenler yanında Said Bilgiç’te  düşüncelerini açıkladı.(16)
Hâkimlik görevine tâyin edildiği Gümüşhane’de devam etti. Burada görevi yanında, vilâyet tarafından çıkarılmakta olan Gümüşeli gazetesinin fikrî muhtevasının  zenginleşmesine yardımcı oldu. 1948 yılı Ocak ayında arkadaşı Sabri Özcan San ile birlikte Nihal Atsız’ın dedelerinin yaşadığı Midi köyünü ziyaret ettiler.(17)
Aynı yıl yaz  içinde, memleketinde  izinli bulunduğu sırada   meslekten istifa etmek sûretiyle ayrıldı. Siyasete girip yaklaşan 1950 seçimlerine katılmayı arzu ediyordu. Dayısı Sait Köksal 1946 seçimlerine CHP  adayı olarak katıldığı için bölünme olmaması düşüncesiyle ilçelerinde DP teşkilâtının kurulması geciktirilmiş, Bilgiçlerin dışında kimse de bu işe yanaşmamıştı. CHP’den  Isparta  milletvekili olan dayısı Sait Köksal’ın DP’ye katılma davetini kabul etmemesi üzerine 1949 yılında Şarkikaraağaç DP teşkilatını kurarak başkanı oldu. 1946-1950 yılları arasında gerek  TBMM’ de gerekse taşrada siyasetin tansiyonu oldukça yükselmişti. Taşrada memurlar,  kayıtsız şartsız CHP iktidarını desteklemekte, düşüncelerini beğenmedikleri vatandaşlara zulmetmekte  idiler. Bilgiç’in, parlamento ve cemiyetçilik hayatında kader birliği yaptığı Dr. Tahsin Tola, aynı dönemde Senirkent ilçesinin iktisadî, içtimaî ve manevî kalkınma hamlesinin önderliğini yapmakta, akrabası bulunan CHP’li belediye başkanının, sivil ve asker  kamu görevlilerinin şiddetli baskısı altında bulunmakta idi.(18) Bilgiç, 1950 yılında yapılan genel seçimlerde  47.310 oy alarak (% 47,31) DP’den Isparta milletvekili olarak,  1960 yılına kadar bulunacağı parlamentoya girdi. 01.11.1951 tarihinde Meclis Başkanlık Divânı kâtipliğine seçildi.

TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEĞİ’NDEKİ  ÇALIŞMALARI
Değişik tarihlerde kurulmuş bulunan  İstanbul Türk Kültür Ocağı, Türk Kültür Çalışmaları Derneği, Türk Kültür Teşkilatı, Genç Türkler Derneği  ve Ankara Türk Kültür Derneği  birleşme kararı alarak  Nisan1950’de  Milliyetçiler Federasyonunu teşkil etmiş-  lerdi. Federasyonun ilk Genel Kongresi 1-2  Nisan  1951 tarihlerinde İstanbul Cağaloğlu’nda bulunan Rüstem  Paşa medresesinde toplandı. Genel Kurul başkanlığını Said Bilgiç yaptı. Delegelerin federasyonun isim değiştirerek yeni bir yapılanmaya gidilmesi teklifini kabul etmeleri üzerine, bütün dernekler kendilerini feshederek Türk Milliyetçiler Derneği adı altında birleştiler.(19)  Dernek, millî ve manevî hassâsiyeti olan bütün aydın ve gençlerin teveccühünü kısa zamanda kazandı. Atsız, 1952 yılı 3 Mayıs Türkçüler günü münâsebetiyle  dernek adına Ankara’da ‘Türkiye’nin Kurtuluşu’ konulu bir konferans verdi. Bu konferans, onun öğretmenlikten alınarak yeniden Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki eski görevine iade edilmesine sebep oldu. Derneğin, 24 Temmuz 1952’de Ankara’da toplanan 1. Kurultayı’na kadar yönetimini, Haluk Karamağralı başkanlığında Abdülhadi Toplu, Erhan Löker, Necati Torun ve Abdullah Savaşçı’dan oluşan ‘Geçici Genel Yönetim Kurulu’ üstlenmişti . Milliyetçiler Derneği’nin  kurultayında  dîvan başkanlığına Said Bilgiç seçildi. Seçimlerde, genel yönetim kurulu Said Bilgiç başkanlığında  Dr. Tahsin Tola (20), Abdullah Savaşçı(21), Necati Torun (22), Ömer Nuri Torumtay (23), Mehmet Antal – kapanış öncesine doğru  yerine Süreyya Bilgiç – ‘dan  meydana geldi. (24)  Türk Milliyetçiler Derneği’nin amacı, ‘Allah,vatan, soy, tarih, dil, an’ane, sanat,aile, ahlak, hürriyet  ve milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk Milliyetçiliğini işlemek, Türk Milliyetçiliğini meydana getiren unsurları muhâfaza etmek’ idi. Dernek, kısa sürede yurdun dört köşesinde teşkilatlandı . Millî ve manevî ,kültürel çalışmalar başlatıldı.1951  yılı İstanbul’un fethinin 55’nci yıldönümü idi. Hükümet, Yunanistan’ı küstürmemek  düşüncesiyle devlet töreni yapmaktan kaçınıp, sönük kutlama ile işi geçiştirmek kararında idi. Milliyetçiler Derneği İstanbul şubesi  kutlama için  geniş bir program hazırladı.(25)
İktidardaki DP’nin, o günün değerine göre yüksek bir parayı derneğe yardım  olarak teklif etmesi üzerine Said Bilgiç, Sami Yavrucak ve Ali Yörük istişârede bulunmak üzere İstanbul’a gittiler. Nihal Atsız’ın evinde yapılan görüşmelerden sonra teklif kabul edilme-    di.(26)
Türk basının etkili kalemi Ahmet Emin Yalman, yazıları ve yaptığı görüşmelerle  iktidara yön verdiğini  hâtıralarında belirtmektedir. (27) DP’nin Ankara ve Çorum İl Kongrelerinde alınan bazı kararların  içinde, ‘Komünist ve Yahudi emperyalizmasının tuzağı olan Mason Cemiyetlerinin lağvedilmesi’ teklifi  dikkat çekici idi.(28)  O sırada beynelmilel komünizmin Türkiye’de de yayılma gayretleri  ortaya çıkarılmıştı. Demokrat Parti’yi  yıpratmak  ve sola kaydırmak için Ahmet Emin Yalman  ve Falih Rıfkı Atay  köşelerinde kesîf bir yayın faaliyetine giriştiler. (29) Yalman , Osmanlı döneminden itibaren tahrikçi kalemi ile iktidarların başını ağrıtmıştı.(30)
Yalman, Anadolu’yu tanıtım programı çerçevesinde Malatya’ya gittiğinde, DP İl Kongresi münâsebetiyle Başbakan’da şehirde bulunmakta idi. 22 Kasım 1952’de  birlikte yemek yiyerek, sohbet ettiler. Akşam saat 23.30’da gazetesine telefonla haberini yazdırdıktan sonra, postaneden çıkan Ahmet Emin Yalman’a  o sırada lise öğrencisi bulunan Hüseyin Üzmez tabancayla ateş açtı  ve beş yerinden yaraladı. Kısa sürede yakalanan Üzmez, ‘siyasi kanaat ve yazılarından dolayı vurduğunu’ söyledi.(31)  Bu olay üzerine Malatya’dan bazı kişilerle birlikte , komünizm ve siyonizm aleyhtarı yayınlar yapan  Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Cevat Rifat Atilhan’da tutuklanıp belli bir süre hapiste kaldıktan sonra suçsuzlukları anlaşılınca serbest bırakıldılar. (32)  Bu olay, etkinliği giderek artmakta olan Milliyetçiler Derneği’nin kapatılarak  ve yöneticileri hakkında işlem yapılması yolunda aleyhte bir propagandaya  vesile oldu. Derneğin İstanbul Şubesi, ‘ Son Hadiseler ve Biz’ başlığı ile  yayınladığı  bildiride, ‘eğilmeyiz, dönmeyiz  ve dimağımızdaki son hücrenin hayatı bâki kaldıkça bu mukaddes davadan vazgeçmeyeceğiz’  ifadesini kullanmakta idi.(33) Genel Başkan Said Bilgiç, İstanbul Şubesinde düzenlediği basın toplantısında, laiklik ilkesine bütün mevcûdiyetleriyle bağlı olduklarını, Necip Fazıl’ın memleket ve dünya görüşüne hiçbir şekilde  uymadıklarını’ ifade etti. (34)Başbakan  Adnan  Menderes   17.01.1953 günü   uçakla Adana’ya oradan araba ile Antep’e hareket etti. Yol üzerinde ki Osmaniye ve Antep’te yaptığı konuşmalarda komünizm, irtica ve milliyetçilik meselesinde ki görüşlerini açıkladı.(35) Başbakan Antep konuşması ile partilerarası münâsebetleri düzeltmek gayesiyle önemli bir adım atmıştı. Orada CHP  İl teşkilâtını ziyâret etti. (36)Yalman’ın gazetesinde, Başbakanın  Antep konuşmasından, ‘DP’de esaslı bir tasfiye yapılacak’  sonucu  çıkarılmakta idi. (37)  Başbakanın nutkunu destekleyenler yanında, tenkit edenlerde olmuştur . Sonra ki yıllarda milletvekili ve bakanlık görevlerinde bulunan Nurettin Ardıçoğlu, dernek mensuplarının laiklik anlayışının ‘kelimenin hakiki manasıyla olduğunu, laikliğin CHP ve DP’nin tatbik ettiği gibi devletin dine tahakküm veya müdâhalesi şeklinde anlaşılmasını beğendiklerini’  belirtmiştir.(38) Ardıçoğlu  ertesi günkü yazısında Milliyetçiler Derneği’ni savunmaya devam ederek, Başbakanın,  İnönü’nün 1944 yılında yaptığı konuşmayı taklit ederek Milliyetçileri tehlikeli ilân etmesinin doğru olmadığını, İnönü’nün gibi onunda yanılacağını belirtmektedir.(39) Türkiye Köylü Partisi Genel Başkanı Seyhan Mebusu Remzi Oğuz Arık’ta ‘Demokrat dostlarımızın kıyâsetine hayranım ‘ şeklinde bir beyânat vermiştir.(40)Başbakanın Antep konuşmasından birkaç gün sonra 22 Ocak 1953’te, Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Türk Milliyetçiler Derneği tüzüğünü ve faaliyetlerini  Cemiyetler Kanununun 33. Maddesine aykırı görerek dernek hakkında takibat başlatmış, mahkemeden bir karar alıncaya kadar, ihtiyâtî tedbir olmak üzere derneğin mevcut 73 şubesinin mühürlenerek, mallarının muhafaza altına alınmasına karar vermiştir. Bu karar derneğin şubesinin bulunduğu bütün il ve ilçelere gece telgrafla  bildirilmiştir. Ankara’da ki genel merkezi  mühürlenmiştir. (41) Dernek birkaç gün evvel Küçük Tiyatro’da, Köylü Partisi Genel Başkanı Remzi Oğuz Arık’a konferans verdirmişti. Milli Eğitim Bakanlığı’na ait olan tiyatro salonunun konferansa tahsis edilmesi soruşturma açılmasına sebep oldu . Isparta milletvekilleri , Genel Başkan Said Bilgiç ile idâre heyeti üyesi  Dr. Tahsin Tola, DP Haysiyet Dîvanına verilmişlerdir. (42) Said Bilgiç beraberinde Dr. Tahsin Tola ile birlikte Cumhuriyet Savcılığını ziyaret ederek; kapatma kararına itiraz edip,  iptâlini istemiştir. Aynı gün Türkiye Ajansına verdiği beyanatta: ‘Ben bu davanın imancısıyım . Mensup olduğum Türk Milliyetçiler Derneği uğrunda başımı ve canımı vermeğe hazırım.’ ifadesini kullanmıştır. (43) DP’nin yayın organı Zafer’de ki yazısında  Mümtaz Faik Fenik, komünist terminoloji ile milliyetçileri, faşizm  ile özdeşleştirmeye gayret etmiştir.(44) Said Bilgiç DP grubuna bir önerge vererek Milliyetçiler Derneğinin kapatılmasının sebebini sordu. Bazı milletvekillerinin karşı olmalarına rağmen Bilgiç’in  grupta yaptığı konuşmadan sonra önerge gündeme alındı.(45) Burçak, Başbakanın bulunmadığı bu toplantıda,   Bilgiç’in konuşmasını ‘Başbakana meydan okuma’ olarak nitelendiriyor. (46)Genel Başkan tarafından derneğin kapatılmasına yapılan itiraz Asliye Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi .(47) Bu arada DP  Yüksek  Haysiyet Dîvanı 31 Ocak 1953 günü, 8.5 saat süren bir toplantı sonunda  Isparta Milletvekilleri Said Bilgiç ile Dr. Tahsin Tola’yı Türk Milliyetçiler Derneğinin tüzüğündeki bazı ifadeleri  ileri sürerek partiden ihraç edilmelerine karar vermiştir.(48) İhraçların gerçekleşmesine bazı köşe yazarlarınca  alkış tutulmuştur. (49) Bilgiç’in DP grubuna verdiği takrir, partiden ihracı üzerine görüşülmemekle birlikte; Isparta  mebusu  Dr. Ali İrfan Aksu’nun aynı mahiyette  ki takriri görüşülmeden reddedildi.(50)
Dr. Sadettin Bilgiç  görevli bulunduğu Şarkikaraağaç Hükümet tabipliği  görevinden Bartın’a tayin edilerek,  ailenin ilçedeki gücü tesirsiz hale getirilmeye çalışıl- mıştır. Yeni görev yerine gitmeyip istifa ederek, politikaya girmeyi tercih etmiştir.(51) Ankara Cumhuriyet Savcılığı  ‘ırkçılık  ve dinin siyasi maksatlara âlet edildiği’ iddiasıyla Milliyetçiler Derneği’nin feshi için Ankara İkinci Sulh Ceza Mahkemesinde dava açmıştır. (52)  Ortaya çıkan siyasi dalgalanmalar üzerine DP, 05.02.1953  tarihinde  Ankara Gar gazinosunda 175 delegenin katıldığı bir istişâri kongre düzenledi. Partinin umûmi faaliyet ve siyaseti etrafında teşkilâtı aydınlatmak üzere gerçekleştirilen toplantıda, Başbakan uzun bir konuşma yapmıştır. Nutkunda üstü örtülü olarak Milliyetçiler Derneği hadisesine de  dokunmuştur. (53) Zafer, kongrenin büyük ferahlık yarattığını, Başvekilin tarihî nutkunun basında derin akisler bıraktığını kaydetti.(54) TBMM’ de bütçe müzâkereleri sırasında Said Bilgiç söz alıp Milliyetçiler Derneği’nin müdafaasını yaparak, ‘bize darbeyi vuranların da, vur diyenlerinde hakiki mâhiyetlerini bu millet anlamakta gecikmeyecektir’ dedi.(55) Bilgiç’in hasmı biamanı Vatan ise  olayı,  ‘Sait Bilgiç’in dün Mecliste çevirmek istediği manevra’ manşeti ile verdi. (56) Mahkeme 25 Şubat tarihinde başladı. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları bulunduğu için haklarında dava açılamamıştı. Bilgiç,  mahkemeye sanıkların müdafii olarak katılmıştır. Abdullah Savaşçı, Necati Torun, Nuri Torumtay, Süreyya Bilgiç, Ali Uygur  yargılandı. Sanıkların avukatı olarak Bekir Berk , Gültekin Sonsuzoğlu, Sadık Erdem, İsmet Tümtürk  görev almışlardı. (57) Mahkemenin ilerleyen günlerinde sanık avukatları savcılığın iddianameyi hazırlarken tarafsız davranmadığını ve adâlet mantığını çiğnediğini ,derneğin komünistlerle mücâdelesini başta Cumhurreisi, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı’nın  desteklerini ileri  sürmüşlerdir. (58) Mahkemenin bilirkişi tayin ettiği Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muvaffak Akbay’ın raporu büyük tepki topladı. Avukatlar, raporun hazırlanmasında bilirkişinin, Hitler’in Kavgam eserinin etkisi altında kaldığını, ‘Allah, din, maneviyat  gibi mefhumları’ ırk gibi maddi unsurla karıştırmakla itham etmişlerdir. (59) Sanıklar ve avukatları  esas hakkında savunmalarını yaptıktan sonra karar safhasında reddi hakim talebinde bulunuldu. Bu taleplerinin  sonucu ne olursa olsun, savunma için kendilerine bir buçuk ay mehil verilmesini istediler. (60)
Sanıkların reddi hakim talebi kabul edilmedi . 04.04.1953 tarihli celsede, mahkeme  sanıkları 10 ar lira para cezasına çarptırdı ve derneğin feshine, cezaların teciline  karar verildi. Kararın Temyiz yolu kapalı tutuldu. (61)
Dernek faaliyette bulunduğu süre içinde ‘Mefkure’ isimli haftalık bir bülten neşretmiştir. 20.10.1951 tarihinden itibaren neşredilmeye başlanan bülten tek yaprak halinde çıkmıştır. Sonra iki ve dört sayfa haline getirilmiştir. Neşriyatı  sırasıyla Cevdet Kıraç (Sayıştay üyeliğinden emekli) ve Mehmet Ateşoğlu ( öğretmen, Kayseri Milletvekili)  idâre etmişlerdir. Mefkure’nin son 31. sayısı 10.01.1953 tarihinde çıkmıştır.
Mahkeme derneği kapatmış, fakat savunduğu milliyetçilik ülküsünü beraat ettirmişti. Derneğe yöneltilen bütün suçlamaların  ve bilirkişi raporunun reddedildiği mahkemede  gerekçe  olarak, Ana tüzükte ve Çalışma Programında yer verilen  ‘insanlara hürriyet, milletlere istiklâl şiarımız’ cümlesinin siyasi muhteva taşıması gösterilmiştir.(62)
Mahkemenin sonuçlanması üzerine basında değişik yorumlar çıktı. Derneğin lehinde yayın yapan Yeni Sabah’ta imzasız  çıkan başyazılarda; ‘dernek mensuplarını hafta ve aylar boyunca çamurlara bulamaktan zevk alan yazarlar, mahkemenin bu sarih kararında, tebârüz eden berrak durumu da gazetelerinin aynı sütunlarına aksettirsinler, mâsum insanlara karşı yağdırdıkları iftiradan nâşi pişmanlık duysunlar ve tarziye versinler’ deniyordu. (63)
Ahmet Emin Yalman gazetesinde, Bilgiç ailesinin  Şarkikaraağaç’a  tamamen egemen olduğunu, halk için uslu biri olarak yaşamaktan başka çare olmadığını yazması üzerine protesto amacıyla Konya, Isparta, Şarkikaraağaç ve Senirkent’te  miting düzenleme hazırlıkları yapıldı. DP genel merkezi ağırlığını koyarak mitinglerin yapılmasına izin vermedi. (64)
Said Bilgiç, bağımsız olarak milletvekili görevini  ifa etmekte iken  millî meseleler üzerinde ki hassâsiyetini de devam ettirdi. Başbakanlığa verdiği bir sözlü soru önergesinde, 1944 yılında milliyetçilerin mâruz kaldığı işkencelerin fâillerinin, bugün hangi vazifelerde bulunduklarını sordu . Devlet Bakanı Celal Yardımcı takrire cevap vererek, sorumluların hangi makamlarda bulunduğunu açıkladı. (65)
Bilgiç’in  Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasından sonra  özünde milli  ruh taşıyan  bir yayın organına sahip olmak üzere faaliyete geçtiği anlaşılıyor. Bu maksatla ‘Hür Yayın Evi Kurmak İçin Teşebbüs’ başlığı ile neşrettiği risâlede kurulacak ortaklığın çalışma usulleri tanıtılmaktadır. Vatan gazetesi, haberi ‘Sait Bilgiç  yeni hazırlık peşinde’ başlığı ile vermiştir.(66)
Başbakanın Kırşehir’de yaptığı bir konuşmada inkılaplar üzerine düşüncelerini açıklamasından sonra  Bilgiç’te aynı konularda fikirlerini yazılı hale getirmiştir. (67)
1954 seçimleri öncesinde  partiden ihraç edilmelerine  rağmen Said Bilgiç, Dr. Tahsin Tola  ve Dr.İrfan Aksu’nun Isparta teşkilatında  oluşturdukları muhalefet blokunun gücü  karşısında  DP  üç milletvekilini yeniden partiye kabul etmek mecbûriyetinde kaldı . Bölgenin belediye başkanları ve partinin değişik kademelerinde bulunan yöneticiler merkezi bu yönde tazyik altına aldılar. Üç milletvekili o sırada Amerika’ya giden Cumhurbaşkanına  Ankara Garında yapılan uğurlama merâsimine katılmışlardır. (68)Parti Yüksek Haysiyet Dîvanı partiden ihraç edilen milletvekillerinin durumunu yeniden inceleyerek, hâdiselerin bunların ihraçlarını gerektirmediğine kanaat getirmiştir. Kararı henüz tebellüğ etmemiş bulunan milletvekilleri neticeyi memnunlukla karşılamışlardır. (69)Bu sonuçtan memnun olmayanlar, ‘belli sebeplerle haklarında tard kararı verilen üç milletvekilinin tekrar DP’ye alınmasının, aydınlar arasında büyük teessür yarattığını’ belirttiler. (70) 16.02.1954 tarihinde yapılan Demokrat Parti Meclis Grubu toplantısında milletvekillerinin  partiye kabülleri  hakkında tezkere okundu.Bu milletvekillerinin partiye kabullerine dâir kararın ittihazını müteakip , üç milletvekili salona girerek toplantıya katılmışlardır. Dr. Tahsin Tola  arkadaşları adına söz alarak partiye  bağlılıklarını ve karardan dolayı duydukları memnuniyeti belirtip, gruba teşekkür etmiştir. (71) Isparta DP İl Başkanı  Dr. Ali Boşgelmez’de  verdiği beyanatta, ‘üç  idealist ve dürüst milletvekilinin DP’den çıkarılışının partiyi çok müşkül duruma soktuğunu, partinin büyük bir çoğunluğu bu ızdıraplı acı günleri sabır ve metânetle geçirmesini bildiklerini, Türk milletinin temiz ve idealist gençlerine korkunç isnatlar yapanların yüzü kızarsın’  demiştir.(72)
Gençlik  döneminde Milliyetçi derneklerde faal görev alan, sonra ki yıllarda kıt imkanların seferber edilmesiyle Bâb-ı Âli’de Sabah ve Bizim Anadolu gazetelerinin neşrinde önemli rolü bulunan M. Emin Alpkan  ile ölmeden önce hasta yatağında yapılan  son röportajında Milliyetçiler Derneği hâtıralarını anlatmıştır. Derneğin Cumhurbaşkanının zoru ile kapatıldığını, üç milletvekilinin DP’ye geri dönmelerinden önce  yaptıkları gizli toplantıda, Said Beyin geri dönmemesinin istendiğini, tek başına  kendisinin  bu teklife karşı çıktığını,  Atsız Beyin esbâb-ı  mûcibesini sorduğunu, müzâkere sonucunda geriye dönüşe karar verildiğini belirtiyor .    
27 Mayıs 1960 hâdisesini hazırlayan sebepler üzerine yapılan araştırmalarda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Başgil, ihtilal üzerine  İsviçre’de Fransızca olarak kaleme aldığı eserinin  Demokrat Parti’nin hataları başlıklı bölümünde, Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasını  ayrı bir bahis  halinde tahlil etmiştir. Derneğin kapatılmasından sonra meydanı boş bulan CHP’nin Üniversite gençliği arasında tahrik yuvaları kurduğunu, işlenen hatanın büyüklüğünün, 28 Nisan 1960’da İstanbul Üniversitesi’nde  gençlerin ayaklandığı gün anlaşıldığını belirtiyor. (73)Darbeden sonra  milletin büyük çoğunluğuna  kuyruk, mürteci yaftaları iliştirilerek sindirilmeleri sağlanmıştı. Ali Fud Başgil   günün tartışılan konuları üzerinde ki  fikirlerini makâleleri açıklayarak  sessiz çoğunluğun duygularına tercüman olmuştur. Bir yazısında, Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasından sonra ziyaret ettiği Meclis Başkanı Refik Koraltan’a , ‘ Bastığınız dalları kesiyorsunuz. Bir iki gazetecinin arkasına takıldınız, gidiyorsunuz. Merak ediyorum, bakalım nereye kadar gideceksiniz?’ dediğini kaydetmiştir. (74)
Milliyetçiler Derneği hâdisesinde, Said Bilgiç  milli meselelerde siyasi geleceğini tehlikeye sokmayı göze alacak kadar hassas olduğunu  göstermiştir.  Mecliste  bulunduğu ilk yasama döneminde dikkatle izlediği konulardan biride Latince öğretim yapan veya Latince’yi esas alan klasik liselerin kurulma tasavvurudur. Cumhurbaşkanının  Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr.  Rıfkı Salim Burçak’a bu yönde verdiği  tâlimat Başbakanın isteği ile sümenaltı edilmiştir. Bu düşünceyi  en yakın takibe alan ve hassâsiyet gösteren iki milletvekili,  Osman Turan ve Said Bilgiç olmuşlardır. (75)  Mecliste,  hassas olduğu 1944 Milliyetçilik Olayı,Türkiye Milli Talebe Federasyonu gibi  konularda 24 konuşma yapmıştır.
Said Bilgiç milletvekilliğinin son döneminde de  cemiyet faaliyetlerine iştirak etmekten geri kalmamıştır. Türk Ocağı’nın çalışmalarına katılmaya devam etmiş, Ankara şubesinin  24 Ocak 1960 tarihinde yapılan fevkalade  kongresinde Kurultay delegesi seçilmiştir. (76)
27 Mayıs hâdisesi üzerine bütün partili arkadaşları gibi Yassıada  çilesini çekti. 27 Mayıs öncesi kurulan ve büyük tepki çeken  Meclis  Tahkikat Komisyonu üyeliğine seçildiği için suçluların en önünde görülmekte idi. Tâlihin garip cilvesi olarak, 1944 hâdiselerinde birlikte hapis yattıkları Alparslan Türkeş  Milli Birlik Komitesi üyesi, Cebbar Şenel ise 3 numaralı soruşturma  kurulunda  görevlendirilip, mahkeme öncesi hazırlıklarında bulunması      sebebiyle  karşı safta  idiler. Mahkeme sonunda idam isteği ile yargılanmasına rağmen en az  ceza olan 4 yıl iki aya mahkum edildi. Yargılamalarda avukatlığını eski kader arkadaşı İsmet Rasin Tümtürk yaptı. (77)Kayseri’de cezasını çekmekte iken çıkan af üzerine 12.10.1962 sonbaharında   serbest  bırakılınca,  İstanbul’a evini taşıyarak Meydancık Han’da bulunan yazıhanesinde avukatlığı başladı. İş hanının değişik odalarında  İsmet Rasin Tümtürk, Ergun Göze’de  aynı mesleği icra etmekte idiler .
Mesleki faaliyeti yanında Milliyetçi çalışmalara da devam etti. 1962 yılında kurulan Aydınlar Kulübü bir müddet faaliyette bulunduktan sonra dağılmıştı. Aynı nüve, Aydınlar Ocağı adı ile 1969 yılında yeniden faaliyete geçti. Tüzükte isimleri  bulunan 56 kurucunun arasında yer aldı.(78) 1968 yılında  o sırada fazla etkinliği kalmayan Milliyetçiler Derneği’nin Genel Başkanı oldu. (79)Kurucusu olduğu Aydınlar Ocağı’nın İlim ve İstişâre Kurulu üyeliği (1971), Murâkabe Heyeti Başkanlığında (1979) bulundu.
1977 seçimleri öncesinde Başbakan Süleyman Demirel’in daveti üzerine Adalet Partisi’ne katıldı. Seçim çalışmalarına katılmak üzere Isparta’ya gitmekte iken Kulu girişinde geçirdiği trafik kazasında ağır şekilde yaralandı, aylarca yattı. Seçimlerde AP’nin   aldığı oyları artırmasına rağmen listenin sonunda  bulunmasından  dolayı seçilemedi. 
Avukatlığı yanında Anadolu Sigorta İdare Meclisi üyeliğinde bulundu. Nevzat Kösoğlu ve Necati Çetinkaya gibi gelecekte parlamentoya girecek olan  isimler  yanında avukatlık stajlarını yaptılar.
Bilgiç, 1944 hâdiselerinin Türk Milliyetçiliği  için en zararlı hareket olduğunu, milliyetçiliğin umacı haline getirilmesinden beynelmilel solun istifâde ettiğini belirtmiştir. (80)  Milliyetçilik anlayışının, Türk Milliyetçileri Derneği Nizamnâmesinin 2.maddesinde yazılan, ‘Allah, vatan, soy, tarih, dil, anane, sanat, aile, ahlak, hürriyet ve millî mukaddesat   esasları üzerine müesses bir sistem’ umdeleri  çizgisinde olduğunu ifade etmiştir.(81)1978 yılında   MHP’ye katılarak Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildi.12 Eylül hareketinden sonra önce Metris’te sonra Ankara’da Merkez Komutanlığı  Dil Okulu’nda  gözaltında tutuldu. Rahatsızlığının ilerlemesi üzerine nakledildiği Askeri Mevki Hastanesi’nde tutukluluk hali devam ederken  tahliye edildi. Yargılamalar sonunda  hiçbir  ceza almamasına rağmen yedi yıl siyasi yasaklı oldu. Ömrünün toplam 25 yılında siyaset yapması yasaklanan ender politikacılardan biriydi.(82) Buna rağmen durumundan şikayetçi olmadığı belirtilmiştir.(83)

5 - YAZARLIĞI
Bütün ömrü boyunca  uzak kalmadığı  siyasi ve cemiyet çalışmalarının fikrî cephesine önem vermiştir. Hayatının serbest yaşadığı safhalarında  kalemini  elinden bırakmamıştır. Bazı arkadaşlarıyla  siyaseten  ayrı partilerde olmalarına rağmen,  fikrî  beraberliklerini  devam ettirmeyi  ihmal etmemiştir. 1960 yılından sonra ideolojik ayrılıkların  netleşmesi üzerine, fikrî planda en büyük tehlike olarak gözüken komünizme karşı kalemi ile mücâdeleyi  görev addetmiştir. Dönemin gazetelerinde ki başyazılarında sadece komünizmi ve materyalizmi değil, millî ve kültürel  alanda günün gündeminde olan konular hakkında  kalemini çalıştırmıştır. Son Havadis, Adalet, Bâb-ı Âli’de Sabah ve  Hergün  gazetelerinde  aralıksız yazıları çıkmıştır. Ergun Göze, annesi sevgisini işleyen bir  kitabının  olduğunu  belirtmektedir.(84) Ayrıca, ‘Komünizme Karşı Din’ isimli bir risâlesi bulunmaktadır.
12 Eylül hareketinden sonra ülkücü kesimin fikirlerini ve sesini duyurmak üzere neşri  düşünülen  Yeni Düşünce’de yasaklı olmasına rağmen imzasız veya müstear isimle yazı yazmayı kabul etti. Kaleme aldığı başyazılar imzasız veya S. Karaağaçlı müstear adı ile çıktı.  Gazetenin yayınlanması ve başyazılarının hazırlanmasında dâima istişâre ettiği belirtiliyor. İbrahim Kafesoğlu ile Celal Bayar’ın fikirlerine itibar ettiği, öncelikle  Ergun Göze ve Ahmet Kabaklı’nın yazılarını okuduğu belirtilmektedir. (85) 

NOTLAR .
1 . Tanıl Bora, Türkiye’de Radikal Milliyetçi İdeolojinin Gelişme Seyri ; 75 Yılda Düşünceler Tartışmalar, İstanbul, 1999, s.115-135 
2. Dr. Sadettin Bilgiç , Hatıralar , İstanbul , 1988 , s. 7
3.Türk Yurdu’nun Şubat 1996 sayısında Emin Bilgiç’in ölümü ile bilgi verilmiştir . Damadı Prof. Dr . Ekmeleddin İhsanoğlu ile Oktay Aslanapa tarafından ,’Emin Bilgiç Hatıra Kitabı ‘ isimli bir  eser  hazırlanmıştır .   :İstanbul , 2000 .
4. Sefercioğlu (Necmeddin) , Süreyya’ya Mektup , Ocak , Sayı 36, 20.8.1957 , s.13
5.Tercüman , 15.8.1988 .Ölüm ilanı da aynı nüshada çıkmıştır .
6.  Bilgiç  , a. g. e. , s. 13
7.   ‘  ,  a. g. e. , s. 26
8. Said Bilgiç’in Adalet Bakanlığında  ki 9084 numaralı sicil dosyasında bulunan hizmet cetvelinde Gümüşhane Hakim yardımcılığı görevine tayin edildiği kaydı bulunmaktadır . Sadettin Bilgiç , Hatıralar’ında onun en son Gümüşhane Torul Sulh Ceza Hakimliğinde bulunduğunu kaydediyor .( s .26)  Sabri Özcan San ‘da , ölümünden sonra yazdığı makalede  Gümüşhane Savcı yardımcılığına tayin edildiğini belirtiyor : Said Bilgiç’i Anarken , Yeni Orkun , Sayı : 9 , Kasım 1988 , s.10 .  İl merkezinde hakim iken  ,Torul’da yetkili olarak kısa süre görevlendirildiği anlaşılıyor .
9.Ömer Özcan , İsfendiyar Baruönü , Türk Yurdu , Sayı : 147 , Kasım 1999 , s. 18 . O sırada hukuk öğrencisi olan Baruönü bu çalışmalara işaret etmektedir .
10. Orkun , Sayı : 21 , 23.2.1951 ,   Irkçılık-Turancılık Davası , s.11-12 
11. Mustafa Müftüoğlu , Çankaya’da Kabus-3 Mayıs 1944 , İstanbul , 1977 , s.133-134
12. İnönü’nün bu nutku ve milliyetçiler aleyhinde basında çıkan bütün yazılar bir kitapta toplandı : Irkçılık-Turancılık , Ankara ,1944 , Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları .
13. 1916-1918 yıllarında İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Ahmet Faruk Evner  , İhsan Bey isimli bir zenginin mülkü iken bir şekilde eline geçiren Sansaryan isimli çiftlik kahyasının hanı Erzurum Ermeni Mektebine vakfetmesi üzerine , Talat Paşa’nın iznini ve Şeyhülislam Hayri Efendi’nin  fetvasını alarak istimlak ettirip , Emniyet Müdürlüğü hizmet binası haline getirmiştir, Nermidil Evner Binark , Şakir Paşa Köşkü- Ahmet Bey ve Şakirler  , İstanbul , 2000 . Kemal Bekir ,Orhan Kemal Roman ödülünü alan ‘Hücre 1952 ‘ isimli romanında 1951 tevkifatını anlatmıştır . Sansaryan’daki hücrede geçirdiği 56 günü romanlaştırmıştır . Radikal , 4.6.1998
14. S. Ö. San , a. g. m. , s.10
15. Bilgiç mahkemede ki sorgusunda olayla ilgisini anlatmıştır  :  3  Mayıs  Türkçüler Günü  Antolojisi , Ankara  , 1977 , Türk Milliyetçiler Birliği  Ankara Ocağı Yayını , s.69-71 .
16. Said Bilgiç , İnönü Hükümetine Karşı Milliyetçi Gençliğin Şahlanışı , Yeni İstanbul , 23.5.1967
17.  S. Ö. San  , a. g. m. , s.10
18. Haydar Kıran , CHP   Zulümlerinden- 1946 Seçimleri ve Senirkent Faciası , İstanbul , 1946 .
19. Orkun , Sayı : 28 , 13.4.1951 , s.8-9 . İlhan Darendelioğlu , Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri , İstanbul , 1977 , s.277
20. Dr. Hasan Tahsin Tola (Senirkent 1.3.1911-Senirkent 25.5.1983) İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu . 1950-1957 arası DP Isparta milletvekili . Milletvekilliğinden sonra hekimlik ve kooperatif yöneticiliği yaparak hayatını idame ettirdi . Anadolu’da  , önderliği altında toplum kalkınmasının ilk örneklerinden birini gerçekleştiren değerli hemşehrimizin tercüme-i halini ilk fırsatta kaleme almak istiyoruz .
21. Abdullah Savaşçı (1921- Ankara ,21.11.1976) 1940 ve 1950 yıllarda daima merkezinde bulunduğu milliyetçi çalışmalardan dolayı DTCF ‘deki yüksek tahsilini ileri yaşlarda tamamladı .  Kültür Bakanlığı müfettişi görevinde iken vefat etti .Hk. bk. Necmettin Sefercioğlu , Baki Kalan Hoş Seda:Abdullah Savaşçı , Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni , XXV,4 (1976), s.270-280
22. Necati Torun : S.S.K . uzun süre çalıştıktan sonra emekli olmuş , 6.4.1995 tarihinde ölmüştür . Hk bk. Prof. Dr. Necmettin Sefercioğlu ,  Necati Torun’un Ardından , Türk Yurdu , Sayı 93 , Mayıs 1995 , s.30-31
23. Ömer Nuri Torumtay : Uzun yıllar PTT ‘de çalıştıktan sonra emekli olmuştur . İstanbul Ataköy’de oturmaktadır .
24. Necmettin Sefercioğlu , 1950-1960 Arasında Milliyetçi Kuruluşlar , Türk Yurdu , Sayı :139-141, Mart-Nisan-Mayıs 1999 , s.295-298 .
25. İstanbul Şubesinin kutlama programı başkan Bekir Berk’in  imzası ile duyurulmuştur . Serdengeçti , Sayı : 19-20 , Ekim-Kasım 1952 , s.25
26. Sami Yavrucak , Atsız Hoca’yı Anarken , Türkçülerin Kaleminden Atsız , İstanbul  2000 , s.105
27. Ahmet Emin Yalman , Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim ,1945-1971, 4.cilt , İstanbul , 1971 . Yalman’ın  iktidar ile ilişkilerinin boyutu , sadece konu başlıklarına bakılmak suretiyle anlaşılabilir : Başbakanı ilk uyarmam ,özel mektup (s.225), Menderes’le karşılaşma (s. 249) , Tartışma (s.250) , Menderes’ le aramız bozuluyor(s.269) , Gericiliğe karşı birlik (s.274) .
28. Serdengeçti , Sayı :19-20 , Ekim-Kasım 1952 , s.12,13
29. Ergun Göze , Said Ağabey , Tercüman , 15.8.1988
30. I. Dünya savaşı sırasında Ermeni tehciri hakkında yazıları ile tepkileri çekmeye başlamış , Malta’ya sürgüne gönderilmiş , Cumhuriyet hükümeti ile yıldızı barışmayarak İstiklal Mahkemesinde yargılanmış , Atatürk döneminde basından uzaklaşmak mecburiyetinde kalmıştır . Ömrünün son yıllarında yıldızı sönmüşse de gündemden düşmemiştir : Prof. Dr. Hikmet Tanyu , Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler , 1.Kitap , İstanbul , 1976 , s.340-350 arasında  ‘Yahudi Asıllı ve Mason  Ahmet Emin Yalman’ın Oynadığı Rol ve Zararlı Faaliyetler , başlığı ile Yalman anlatılmaktadır .
31 . Hüseyin Üzmez , ‘A. Emin Yalman’ı öldürmeye teşebbüs ettim’ , Milliyet  , 30.12.1972 . Üzmez Malatya’da iştirak ettiği olayla ilgili hatıralarını kitap haline getirmiştir  : Çilenin Böylesi , Ankara , 1977 .
32. Necip Fazıl Kısakürek , Cinnet Mustatili , İstanbul , 1977 . Kitabın 9-247 sahifeleri , Malatya Suikastı sebebiyle bulunduğu hapishane hatıralarına  ayrılmıştır .
33. Yeni  Sabah , 10.1.1953
34. Vatan , 18.1.1953 , Cumhuriyet , 18.1.1953 ,Yeni Sabah , 18.1.1953
35. Zafer , 18.1.1953
36. Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak , On Yılın Anıları (1950-1960) , Ankara , 1998 , s.132
37. Vatan , 20.1.1953
38. Millet , 21.1.1953
39. Nurettin Ardıçoğlu , Milliyetçiler Derneği , Millet , 22.1.1953
40. Millet , 24.1.1953
41. Burçak , a. g. e. , s.139 , Dünya , 23.1.1953 , Ankara Telgraf , 23.1.1953 , Isparta Demokrat , 28.1.1953
42. İstiklal , 23.1.1953 , Ulus , 25.1.1953
43. Yeni Sabah , 25.1.1953
44. Mümtaz Faik Fenik , Milliyetçiler Derneği ve Faşizm , Zafer , 25.1.1953 .  Adviye ve Mümtaz Faik Fenik  çifti   yıllar sonra Adalet Partisi çizgisinde yayın yapan Son Havadis gazetesinde , komünizme karşı milliyetçilik fikriyatına sarılarak tenkit ettikleri Said Bilgiç ile birlikte kalem mücadelesi yapacaklardır.
45. Dünya ,  28.1.1953 .Yalman’ın gazetesi Bilgiç’in bu hareketini , ‘akim kalan bir manevra’   manşeti ile  verdi  : Vatan , 28.1.1953
46. Burçak , a. g. e. , s.141
47. Dünya , 29.1.1953
48. Zafer , 3.2.1953 . Tüzükte  suçlanan maddelere DP iktidarı İçişleri Bakanlığının izin vermesine Remzi Oğuz Arık dipnot 33’teki beyanatında dokunmaktadır .
49. Mümtaz Faik Fenik , İki Mebusun DP’den İhracı , Zafer , 4.2.1953 . Falih Rıfkı  Atay , Bilmeyerek Gaflete Düşenleri Uyarmalı , Dünya , 4.2.1953
50. Dünya , 1.2.1953 , Son Telgraf , 4.2.1953
51. Dr. Sadettin Bilgiç ile Ankara-Küçükesat’ta bulunan yazıhanesinde  12.5.2000 tarihinde yaptığımız görüşme notlarından .
52. Zafer gazetesinin 5.2. 1953 tarihli nüshasında iddianame neşredilmiştir .
53. Zafer , 6.2.1953
54. Zafer , 12.2.1953
55. Cumhuriyet , 18.2.1953 , İstiklal , 18.2.1953
56. Vatan , 18.2.1953
57. Yeni Sabah , 26.2.1953
58. Millet , 12.3.2000 , Yeni Sabah , 12.3.2000
59. Millet , 15.3.1953
60. Zafer  , 2.4.1953
61. Vatan , 5.4.1953 , Yeni Sabah , 5.4.1953
62. Necmettin Sefercioğlu , a. g. m., s. 297
63. Dağ Fare Doğurdu ,Yeni Sabah , 13.4.1953 , Hüzün Veren Manzara , Yeni Sabah , 15.4.1953
64. Milliyet , 17.3.1953 , Cumhuriyet , 17.3.1953 , Vatan ,17.3.1953
65. Cumhuriyet , 3.5.1953
66. Vatan , 15.9.1953
67 . Said Bilgiç , Atatürk İnkılaplarına Aleyhtar Değilim , Yalvaç , 21.7.1953
68 . Yalvaç , 28.1.1054
69 . Cumhuriyet , 11.2.1954 , Vatan , 12.2.1954 , Hürses, 12.2.1954
70 . Dünya , 14.2.1954
71 . Hakimiyet , 17.5.1954
72 . İleri Isparta , 2.3.1954
73 . Ali Fuad Başgil , 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri , Çev . M . Ali Sebük – İ. Hakkı  Akın , İstanbul , 1966 , s.97-98
74 . Ali Fuad Başgil , ‘Nemmamlık Ahlaksızlıktır ,  Yeni Sabah , 2.9.1960 .  .Makale yazarın , ‘ İlmin Işığında  Günün Meseleleri , İstanbul , 1960 , Yağmur Yayınları , s. 194-197 ‘ kitabına alınmıştır .
75 . Şaban Karataş , Prof. Dr. Osman Turan’ın Eserinde Tarih ve Tarihçi İlişkileri , Ankara , 1998 , Türk Ocakları Yayını , s.166 . Burçak’ın anılarında  bu  konu ile ilgili bilgi bulunmamaktadır .
76. Hüseyin Tuncer-Yücel Hacaloğlu-Ragıp Memişoğlu , Türk Ocakları Tarihi , 2.cilt , Ankara 1998 , s.87
77 . Murat Gençoğlu(Altan Deliorman) , Sait Bilgiç’i kaybettik , Yeni Orkun , Sayı :7 , Eylül 1988 , s. 11
78 . Darendelioğlu , a.. g. e. , s. 377
79 . Unutulmayan  Türkçüler-Said Bilgiç , Orkun , Sayı 21 ,Kasım 1999 , s. 48
80. Ergun Göze , İçimizden 30 Kişi , İstanbul 1975 , Boğaziçi Yayınları , s. 106
81. Göze , a. g. e. , s.106
82 . Akkan Suver , Said Bilgiç’in Ardından , Tercüman , 16.8.1988
83 . Ali Naili Erdem , Said (Bilgiç) Ağabeyimiz  , Tercüman , 24.8.1988
84 . Göze , a. g. m.
85 . Suver , a.g.m.

http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Izbirakanlar&pa=showpage&pid=3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder