7 Haziran 2011 Salı

Kafesoğlu, İbrahim

Prof.Dr. İBRAHİM KAFESOĞLU

TÜRK’Ü EN İYİ ANLATAN ADAM

TÜRK’Ü EN İYİ ANLATAN ADAM Bütün ömrünü Türk kültürünü araştırmaya
vakfetmişti Kafesoğlu, Türk milliyetçiliği tarihinde gelmiş geçmiş
fikir adamları arasında Türk’ü en iyi tahlil eden, yorumlayan ve
eserlerinde Türk ruhunu en iyi ifade eden adam olarak tanınmıştır.
Hocalığının ilk günlerinden ölümüne yakın zamana kadar hep Türklük
için fikir üretti, araştırdı, yazdı ve konuştu. Türk milliyetçiliği
tarihinde gelmiş geçmiş fikir adamları arasında yalnız ve yalnız odur
ki Türk’ü en iyi tahlil eden, yorumlayan ve eserlerinde Türk ruhunu
en iyi ifade eden adam olarak tanınmıştır. Hocalığının ilk
günlerinden ölümüne yakın günlere kadar hep Türklük için fikir
üretti, araştırdı, yazdı ve konuştu. Ebediyete göçtüğünde arkasından
bir kitaplık dolusu makale, araştırma ve yorum eseri bırakdı.
Kitapları hâlâ Türk gençliğinin ve Türk insanının yolunu aydınlatmaya
devam ediyor. Daha yıllarca bir benzerinin bile kolay yazılamayacağı
âbide eseri “Türk Millî Kültürü” ise hemen bütün üniversitelerimizde
ve yüksek okullarımızda ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Yetiştirdiği öğrencileri pek çok üniversitemizde kürsü başkanları
durumundadırlar. Fakat o hep sessiz ve mütevazı kalarak çalışmayı
seçmiştir. Temel fikir ve düşüncelerinin toplandığı “Türk
Milliyetçiliğinin Meseleleri” adlı eseri Millî Eğitim Bakanlığı’nın
ünlü “1000 Temel Eser” dizisinde ilk defa yayınlandığında tarihî
Babıalî Caddesi daha önceleri görülmemiş bir manzara ile karşılaştı:
Sıraya giren gençler MEB Yayınevi’nin Ankara Caddesi’ndeki
merkezinden bu kitabı alıyorlardı... O günlerden beridir tekrar
tekrar basılan bu ünlü eseri hâlâ Türk gençliğine ışık tutmakta devam
etmektedir. Fakat bütün bunlara rağmen arasanız Türkiyemiz’de
yayınlanan pek çok ansiklopedide bir İbrahim Kafesoğlu maddesine
rastlayamazsınız. Çünkü o, İstiklâl Marşı şâirimiz Mehmed Âkif Ersoy
gibi “sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir...” diyenlerdendi.
Bir soru üzerine Yahya Kemal’in en mukaddes tanıdığı üç temel unsur
arasında sıra ile “Dil, Din ve Vatan” cevabını verdiği gibi İbrahim
Kafesoğlu da Türk milliyetçiliği nedir sorusuna sırası ile “Türkçe,
Din, Tarih Şuuru” demiştir. Bugünkü Türkiyemiz’de ilköğretim ve lise
müfredatlarında yapılan değişikliklerde özellikle dil, din ve tarihin
eğitim dışı bırakılmak istenmesinin ne kadar vahim bir gelişme
olduğunu Kafesoğlu’nun kitaplarını okuduğumuzda daha derin bir
ürpertiyle müşahade ediyoruz. İBRAHİM KAFESOĞLU KİMDİR ? Türk
milliyetçiliğinin, tarih ve kültürünün büyük adamı, emsalsiz
yorumcusu, tarih ve kültür adamı Kafesoğlu, 1914 yılı Ocak ayında
Burdur’da doğmuştur. Babası Receb Bey Cihan savaşında Erzurum
cephesinde şehid düşmüşdür. Annesi Hatice Hanım oğlunu büyük
fedâkarlıklar pahasına yetiştirmiştir. Okulunu her yıl birincilikle
bitirdi. Kafesoğlu dedesi Hacı Ahmed Ağa’nın yanında Tefenni
İlkokulu’nu, İzmir Muallim Mektebi’ni bitirerek 1932’de Afyon’da
hocalığa başlamıştır. 1936’da Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi’ne girmiştir. Burada da çok değerli hocaların yanında
1940’da yüksek tahsilini tamamlamıştır. Doktorasını Macaristan’da
yapmıştır. 1945’de yurda dönmüştür. Üniversitelerimizin çeşitli
kademelerinde binlerce öğrenci yetiştirdikten sonra, 18 Ağustos
1984’de İstanbul’a vefat etmiştir. Mekânı cennet olsun. Rahmetli hoca
ile birçok dernek kurucusu olduk ki bunların en önemlisi
diyebileceğimiz Türk Edebiyatı Cemiyeti’dir (Şimdiki Türk Edebiyatı
Vakfı) Hocanın yazı yazdığı süreli yayınların miktarı bir hayli
kabarıkdır. Eserlerine gelince bunları şöyle saya biliriz: 1-
Macaristan Tarihi, 2- Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu
İmparatorluğu, 3- Selçuklu Alesinin Menşei Hakkında, 4- Harzemşahlar
Tarihi, 5- Türkler ve Medeniyet, 6- Malazgirt Meydan Muharebesi, 7-
Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, 8- Eski Türk Dini, 9- Selçuklu
Tarihi, 10- Sultan Melikşah 11- Türk tarih ve Kültürü, 12- Tarih
(Lise I ve II. sınıfları için), 13- Türk Millî Kültürü 14- Kutadgu
Bilik ve Kültür Tarihimizdeki Yeri 15- Atatürk İlkeleri ve Dayandığı
tarihî temeller 16- Türk-İslâm Sentezi. Yayınlanacak pek çok eseri de
henüz kitaplaşmamıştır. “Türk Millî Kültürü” eserinden dolayı Türkiye
Millî Kültür Vakfı’nın büyük armağanını kazanmış ve yine aynı vakıf
tarafından büyük kültür armağanını almıştır. Daha sonraları pek çok
kültür armağanları almıştır. KAFESOĞLU DİYOR Kİ: Türk
milliyetçiliğinin pozitif prensipleri 1- Türkçe: Türk
milliyetçiliğinde millî dilin ehemmiyetini belirttikden sonra:
dörtbin yıla varan zengin tarihimizin İslâm dışı ve İslâmî
safhalarından şekil ve muhteva kazanan Türk dilinin milli
kültürümüzün başlıca temsilcisi olarak korunması ve çağdaş
medeniyetin ilmini, fikrini, felsefesini ifadeye muktedir bir kıvama
getirilmesi Türk milliyetçiliğinin ana gayelerinden biridir. Burada
korunması ve geliştirilmesi istenen Türkçe tabiatiyle mazinin eski,
tarihe mâl olmuş Osmanlıcası olmadığı gibi, kavmilik devrinin
kelimelerinden kurulu Türkçesi de değildir. Hele Türkçe’den başka
herşey olan uydurmaca hiç değildir. Çünkü, ne ölmüş kelimeleri
diriltmek, ne kullanılmaz hale gelmiş kelimeleri canlandırmak, ne de
hiç kimsenin anlamadığı sun’i bir dil meydana getirmek mümkündür.
Korunması ve geliştirilmesi gerekli Türkçe, dilin kendi kanunları
içinde, son yarım asırlık fikri yenileşmemizle paralel olarak
sadeleşen, zenginleşen, her vatandaşın konuştuğu, okuyup yazdığı
Türkçe’dir. Türk milliyetçisi binlerce yıllık kültürümüzün maaddî-
manevî değerlerini sinesinde saklayan millet dilini muhafaza ve
müdafaada ilmin gösterdiği yoldan ayrılmayacak ve tabiatıyle,
Türkçe’yi soysuzlaştırarak millî kültürü tahribe yönelen her
teşebbüse karşı duracaktır. 2- Din: İnsanları kardeşlik hâlesi içinde
kader birliğine sevkeden din Türk Milleti’nin tarihinde İslâmiyet
olarak tecelli etmiştir. Bu itibarla Türk milliyetçisi islamiyeti
daima muhterem tutmak mevkiindedir. Türk dilini zorlamalarla yıkmaya
çalışan zihniyet dini de tahrip hedefi olarak almış, dindar insanı ve
din temsilcilerini gülünç göstermeği âdeta alışkanlık haline
getirmiştir. Değişmez lâiklik prensibi ışığında dinin tamamen bir
vicdan meselesi bulunduğu şuurunda olarak Türk milliyetçisi,
memleketimizdeki din aleyhtarlığı ile mücadeleyi büyük vazife sayar.
3- Tarih şuuru: Milletin varlığını devam ettiren, fertler arasındaki,
mukadderatta iştirak duygusu ortak tarih şuuru ile beslenir. Mazinin
kederli ve sevinçli binbir hâdisesi içinde beraberce yoğrulmuş olmak
inancı, millet birliğini perçinleyen ve milletin topluca, ahenkli
şekilde geleceğe yönelmesini sağlayan başlıca teminattır. Bu sebeple
Türk milliyetçiliği milli tarih şuurunu prensiplerinden biri
saymıştır. Türk milliyetçisi de insanlık mücadelesi ve kahramanlık
destanları ile dolu Türk tarihinin zengin hatıralarını zihinlerde
daima uyanık tutacak ve bu şuuru geliştirmeğe çalışacaktır. 4- Seciye
ve ahlâk: Türklerin tarihten gelen ve asli hüviyetini kaybetmeyen bir
seciyesi ve bu seciyenin fiili hayattaki belirtilerinden ibaret bir
ahlaki davranışı vardır ki, Türk Milleti’ni başka topluluklardan
ayıran bir karakter çizgisi olmuştur. “Küçüğü sevmek, büyüğü saymak”
diye formüle edilebilecek olan Türk seciye ve ahlâkı eski devirlerde
Türk alp’leri, İslâmî çağda Türk gazileri tarafından temsil
edilmiştir. Beşerî duygularla donanmış Türk cengaverliği, hakseverlik
ve hürriyetperverliğe dayanan Türk kahramanlığı bu ahlak ve seciyenin
mahsulüdür. Sevgi ve saygıdan kaynak alan Türk ahlakının baba ocağına
bağlılık, aile namusu üzerinde hassasiyet, kadına hürmet, vekar ve
çalışkanlık gibi vasıflarını daha da yükseltmek ve sağlamlaştırmak
Türk milliyetçisinin ehemmiyetle dikkate alacağı hususlar olacaktır.
Burada, dile ve dine taarruz edenlerin Türk ahlakına saldırmaktan
geri durmadıkları hatırlanırsa, milli ahlak ve seciye mefhumunun
ifade ettiği mana daha iyi anlaşılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder